3 Kasım 1996 gecesi Show TV’de yayınlanmakta olan bir futbol
programının sunucusu ve eski futbolcu Rıdvan Dilmen, yaşlı gözlerle Fenerbahçe
Spor Kulübü yönetim kurulu üyesi Hüseyin Kocadağ’ın geçirdiği bir trafik
kazasında hayatını kaybettiğini açıkladı. Aynı dakikalarda bir başka televizyon
kanalı Star’da ‘Nikita’ isimli bir film oynamaktaydı. Film devlet tarafından
hapishaneden çıkarılan ve gizli servis tarafından yetiştirilen bir tetikçinin
hayatını konu alıyordu.
Hüseyin Kocadağ, hayatını kaybettiği trafik kazasında yalnız
değildi. İzmir’den yola çıkan ve İstanbul’a gitmeye çalışırken Susurluk
yakınlarında bir kamyon ile çarpışan Mercedes’te Kocadağ’ın dışında garip bir
tesadüf eseri olsa gerek bir de yerli Nikita bulunuyordu: Abdullah Çatlı.
Yaygın medya, Susurluk Kazası sonrasında politika üzerindeki
etkisini bir kez daha kanıtladı.
…
Bu satırlar Gazi Üniversitesi’nde eğitim görürken iletişim
derslerime de giren çok değerli hocam Prof. Dr. Korkmaz Alemdar’ın derlediği
‘Türkiye’de Kitle İletişimi Dün - Bugün – Yarın’ adlı kitapta yer alan Bülent
Tellan’ın makalesine ait. Burada önemli olan nokta, medyanın ülke sorunları
karşısındaki tutumu. Bu tutum manipülasyon içerebilir, bu tutum gerçekleri
perdeleme içerebilir, bu tutum gerçekleri avaz avaz yazıp çizmeyi de
içerebilir. Bulunduğunuz nokta tutumunuzu belirleyen en önemli etken olarak
topluma yön verir. Nihayetinde toplumun algısı yasama, yürütme ve yargıdan
sonra dördüncü güç olan medyanın sunduklarıyla şekillenir.
Şimdi aklımızda ‘Nikita’ filmini ve ‘Yerli Nikita’ olarak
kullanılan ifadeyi tutalım. Gelelim günümüze. TÜİK verileri yüzde 70’i bulmuş.
Bir aldığımızı ertesi gün aynı fiyattan almanız mümkün değilken, elektriğe,
doğal gaza, yakıta inanılmaz zamlar gelirken, ülkemizin kapılarını açtığımız
mültecilerin bir kısmı hakkıyla yaşamak yerine terör estirirken, adalete olan
güven azalmışken, liyakati olanın değil dayısı olanın köşe başlarını tuttuğu
donanımsız makam sahipleri alıp başını gitmişken, kalifiye ama işsizler ordusu
çaresizlikten intiharın eşiğine gelmişken bir bakıyorsunuz ülkenin
siyasetçisinden, spor kulübü başkanına hepsi ayrı tellerde kişisel hırslarının
peşinde koşuyor. Ülke gerçeklerine sırtını dönüp, kulak tıkayan ne çok ‘Yerli
Nikitamız’ varmış. Sanki işbirliği
yapmışlar ve mahallenin dedikoducu boş beleş sakinleri gibi tüm bu gerçekleri
perdelemek adına var güçleriyle medyada birbirleriyle dalaşıyorlar. Bu trol
grup; siyaset, spor ve sanat camiası içinde konumlanmış olup mahalle yanarken
saçını taramak isteyenlerdir. Nitekim ‘Yerli Nikita’ tanımı bunların yaptıkları
karşısında hafif kalır.
Bakın toplumun sabrı haddinden fazla sınandı. Bu suni
gündemleri bırakın, ülke nasıl maddi manevi feraha çıkar bunu konuşun.
Ne demiş Ziya Paşa; İdrak-i maali bu küçük akla gerekmez.
Zira bu terazi o kadar sıkleti çekmez…