Merhabalar. Dönüyoruz dolaşıyoruz gündemimizde ya şiddet ya
ekonomik şartlar yer alıyor. Ülkenin başka sorunları yok mu? Elbette var fakat
onlara sıra gelmiyor. Artan ekonomik buhran şiddet olaylarını tetiklerken bizim
kalemimiz ne yazabilir? Kamunun yaşadığı sıkıntılara sırt dönerek kamu görevi
yapılabilir mi? Kaldı ki biz de bu kamunun bir neferiyiz. Aynı sorunlar bizim
içinde geçerli. Öyle birileri gibi topluma tepeden bakacak saraylarımız,
konforlu şartlarımız yok. Olmasın da zaten!
Malumunuz bir kamu kuruluşu olan Türkiye İstatistik Kurumu
(TÜİK) geçtiğimiz günlerde Türkiye ekonomisinin 2021 yılında yüzde 11
büyüdüğünü açıkladı. Yani insan merak etmiyor değil, TÜİK bu rakamı neye göre,
nereden alarak, ne için, nasıl açıklayabilmiştir. Ülkede birçok ürünü ithal
ettiğimiz gibi TÜİK’inde bu rakamı ithal ettiğini düşünmekteyim. Bu rakam bize
ait olamaz. O kadar suni bir rakam ki olsa olsa bu istatiski veriden şaka olur.
Bu açıklanan rakam insanların aklıyla düpedüz alay etmektir.
Hemen akabinde Merkez Bankacığımızda bir açıklama yaparak ‘enflasyon en çok alt
tabakayı vurmuştur’ dedi. Bir kamu kuruluşu büyüdük diyor, öteki zamlar
garibanı vurdu diyor. İşte al gülüm ver gülüm yönetilen bir ülkeden daha
fazlasını beklemek hayal kırıklığından öteye geçmiyor.
Yüzde 11 büyüyen ülkemde vatandaş fahiş fiyatlarına rağmen
zeytinyağı alabilmek için birbirini ezerken; Enerji Bakanlığı, yönetmeliğe ek
bir madde koyarak, "Elektrik ihtiyacının karşılanması" gerekçesiyle
zeytinliklerin maden sahalarına çevrilmesinin önünü açtı. Ekonomik krizin
nedenini dış güçlere bağlayanlara tane tane yazmak isterdim ama o kafa okumaz.
Okumuş olsaydı zaten bugünlere gelmezdik!
Zeytin ağacı hayattır, sağlıktır, üretimdir, kazançtır, hep
var olmaktır. Peki ya maden doğru yerde doğru şartlarda yapılırsa bir
süreliğine kazançtır. Çünkü her madenin bir sonu vardır. Maden üretmez ama
zeytin ağacı üretir. Bu yapılmak istenende üretim değil yine yeniden birilerine
peşkeş için önünü açmaktır.
Bu kadar basiretsiz, öngörüsüz, açgözlülük temelli, para
odaklı yandaşçılık anlayışı koca bir ülkeyi batma noktasına getirmiş, ders
almak yerine hala daha nasıl kazık atabilirim derdinde olmak en yalın ifadeyle
ihanettir.
Ne diyordu Nazım Hikmet:
Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.