Bugünlerde tüm Trabzon’un önemli gündemlerinden biride;
“Çadırlar ve Karavanlar.” Havaların sıcak olması, bunaltıcı nemin olması;
toplumun kullanımına açık olan yerlerde; hiç kimseye her istediği yere,
istediği gibi rastgele Çadır kurmak veya Karavan çekmek hakkını vermiyor.
Toplum içinde herkes belli kurallara uyup bu kurallara göre yaşamak zorundadır.
Sahiller, plajlar 81 milyonun hakkı olan yerlerdir.
Kanunlarımızda da mevcut olan kurallar şunlardır; Hiç kimse keyfi olarak
Kumsalın üstünde Ateş yakamaz, Barakalar-Çadırlar kuramaz, Karavan çekemez,
bunların içinde yaşayamaz. Özellikle, Meskun Mahal ve Trafik Yolu üzerine
rastgele Karavanlar park edilemez.
İnsanlar Ailesiyle, Arkadaşlarıyla plajlara gidip, çok
gerekli ise en küçük çadırdan açıp günlük eğlencesi yapar, günün sonunda
çadırını kaldırıp, çevresini temizleyip ayrılır. Normal olan davranış şekli
budur.
Ama öyle manzaralarla
karşılaşıyoruz ki neredeyse çadırdan villa kuranlar var. Üstelik değişik
malzemelerden faydalanıp çadırları iki katlı hale çevirenler var. Evinin
mutfağını, Salon takımlarını getirenler bile var. Kumsalda çadırların etrafını
Bahçesi olarak ayırıp, çitlerle - zincirlerle çevirenler var.
Trabzon’da şehir merkezinde veya şehir merkezine yakın,
halka açık olan, insanların aileleriyle birlikte bedava denize girebildikleri
kaç yer kaldı ki…! Ama şu anda bu Plajlar, sadece kendini düşünen, bencil
insanlar tarafından işgal edilmiş durumda… Bu görüntüyü gören aileler, çoluk
çocuğuyla plaja gitmek istese bile, bu manzara karşısında çekiniyor, kendini
güvende hissetmiyor ve gitmekten vazgeçiyor.
Çadır görüntüsü hiçbir zaman güven vermeyen bir görüntüdür.
Çünkü içinde neler olduğu, neler yaşandığı bilinmiyor. İçinde her şey olabilir.
Çadırlar herkes için ama özellikle küçük çocuklar ve kadınlar için çok
tehlikeli…Bir kişiye bir şey yapılsa bunun hesabını kimler verecek ve bunun
vebali kimlere yazılacak.?
Birini öldürüp kumu kazıp gömseler kimsenin ruhu bile
duymaz. Çadırların içinde kumlara her türlü madde gömülebilir. Ayrıca sabahlara
kadar ateşler yakılıp, içilip naralar atılması çok çirkin bir görüntü…Bu durum
Meskun Mahal olan yerlerde çevrede yaşayan insanlara rahatsızlık veriyor.
Aynı durum Karvanlar için de geçerli. Gezer halde dolaşan bu
karavanların içinde neler olduğunu hiç kimse bilmiyor. Park edilip ev gibi
kullanılıyorlar ama tapu yok, kayıt yok, denetim yok. Bir kişiye bir şey
yapılsa hiçbir zaman bulunamaz. Ve bu Karavanlar, yaz-kış Meskun Mahal ve
Trafik yolu üzerinde insanların evlerinin önüne park edilip, güvenlik sorunu
oluşturuyorlar.
Kısacası, bu Çadırlar ve Karavanlar, gittikçe bir güvenlik
meselesi haline gelmeye başlamıştır. İçişleri bakanlığı tarafından da dikkate
alınan bu sorunun; Valilik, Emniyet, Büyükşehir Belediyesi, İlçe
Kaymakamlıkları, İlçe Emniyetleri ve İlçe Belediyeleri iş birliği ile en kısa
zamanda çözülmesi, bunların kaldırılması gerekiyor.
Belediyeler; Karavan park etmek isteyenler ve Çadır kurmak
isteyenler için şehir merkezlerinin ve ilçe merkezlerinin dışında, yerleşim
yerlerine uzak, park alanları belirleyip, yapmalıdır. Bu park alanlarında,
Belediyeye belirlenen miktarda “İşgaliye Ücreti” ödenmesi şartıyla, Karavan
park edilmesine veya Çadır kurulmasına izin vermelidir. Böylece hepsi denetim
altına alınmış olur. Ayrıca Belediyelere de yeni bir kazanç kapısı açılmış olur