SON DAKİKA
SON DAKİKA


Sen hiç bilemezsin
2.09.2019
 
Sahi, sen İslam’ın ve Türk Milleti’nin dostu musun?

Bütün İslam ülkeleri Hıristiyanlığın esiri iken, en güçlü Müslüman devlet (Osmanlı) payitahtıyla ve topraklarıyla işgal altında iken, bunların hepsinin kurtulmasına kapı açan muhteşem Başkumandanlık Zaferi’nden habersiz olamazsın!

Bu yıl, bu kutlu zafer Cuma gününe rastladı. Ne güzel dedik!

Camilere koştuk.

Hutbede merhum Mehmet Akif Ersoy’un “yardım et yarabbi, çünkü bu İslam’ın son ordusudur” dediği Türk ordusunun Başkumandan’ından bahseden yok!

İki gün sonra, 4 Eylül’de, Milli Mücadele’nin temel taşlarından Sivas Kongresi’nin 100. yıldönümünü kutlayacağız. Mustafa Kemal Atatürk Sivas’ta 108 gün kalarak Milli Mücadeleyi yönetti.

Ne demektir MİLLİ MÜCADELE?

- “Türk Milleti’nin Namusunu, Vatan Toprağını ve İstiklalini Korumadaki azim ve kararlılığı demektir.”
Bu yüce amaç, Başkumandan Atatürk’ün liderliğinde hedefine ulaşmıştır.
Aksine düşünenleri ifade eden veciz bir söz vardır: 
- “Bir milleti yok etmek istiyorsanız o milletin dilini yok edin; bir devleti yıkmak istiyorsanız o devletin kurucusunu inkâr edin.” 
Her şey görülüyor! Bir duayı esirgediler! Mısırlı Mursi için 81 ilde gıyabi namaz kılmışlardı!!!
Yapamayacaklar, Türk Milleti liderine de vatanına da bağlıdır.
Ne yaparsa yapsınlar Mustafa Kemal Atatürk sevgisini yok edemezler.
Bazıları, yukarıda tarifini verdiğimiz Milli Mücadele’den rahatsız olan, keşke yunan kazansaydı diyen fesli meczupları, yunan dostlarını evlerinde ziyaret edebilirler, hem de 2018 10 Kasım’ından bir gün önce. Taraf belirtircesine! Sevgi gönül işidir! Geçen yıl öyle, bu yıl böyle. Bakalım gelecek yıl ne yapacaklar? Diyanet İşleri Başkanlığı bunlardan kurtarılmalıdır.
Ali Fuat Paşa “Sınıf Arkadaşım Atatürk” adlı eserinde, Milli Mücadele’nin son harbi olan “BÜYÜK TAARRUZ” öncesinde şu hatırasını nakleder:
“Ben Mustafa Kemal’i, bir defa daha ağlarken görmüştüm. Fakat gözyaşlarının manası çok başka idi.” Ali Fuat Paşa devam ediyor:
“O yıl Kurban Bayramı Ağustos’un 4. günü idi. TBMM ben, Karesi (Balıkesir) milletvekili Abdurgafur Hoca’yı ve Burdur milletvekili Şair Mehmet Akif ile Kayseri milletvekili Atıf Bey’lerden oluşan bir heyeti Batı Cephesi’ne gönderme kararı aldı. 1. ve 2. ordularla, kolordu ve tümen karargâhlarına gittik, TBMM’nin tebriklerini ve başarı dileklerini heyet başkanı olarak ben tebliğ ettim.
- ‘Ya Rabbi bize zafer günlerini müyesser eyle’ diye dualar ediyordum. Ordularımızın maneviyatı çok yüksekti. Hatırladıkça hala heyecanla titrerim. Merasim nizamında dizilmiş bir tümenin kıtalarını teftiş ediyorduk. Hepsi aslanlar gibi idi. Mehmet Akif kendinden geçmişti. Dudaklarından kendi yazdığı İstiklal Marşı’nın şu mısraları dökülüyordu:
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım,
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım, 
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım, 
Yırtarım dağları, enginlere sığmam taşarım.
Beni solumdan takip eden Akif’e döndüm. Gözlerinde yaşlar tanelenmişti. Bu mehabetli manzara karşısında kendisini tutamıyordu.
- Akif Bey, siz ağlıyorsunuz, dedim.
- Ne yapayım, heyecanımı zaptedemiyorum cevabını verdi. Ve sonra ilave etti:
- Fakat sizin de gözleriniz yaşlı, Paşam.”
Ali Fuat Cebesoy bunları anlatıyor, ben de kendi kendime soruyorum!
- “Bu durumda hangi Türk evladı ağlamaz ki?”
Türk Milleti’ne nankörlük etmek kimseye iflah getirmez!!!

30 Ağustos 2019 Cuma Hutbesi, Diyanet

“Allah size yardım ederse artık sizi yenecek hiçbir kimse yoktur; eğer sizi yardımsız bırakırsa O’ndan sonra size kim yardım edebilir? Müminler yalnız Allah’a güvensinler.” (Âl-i İmrân, 3/160)

اِنْ يَنْصُرْكُمُ اللّٰهُ فَلَا غَالِبَ لَكُمْۚ وَاِنْ يَخْذُلْكُمْ فَمَنْ ذَا الَّذ۪ي يَنْصُرُكُمْ مِنْ بَعْدِه۪ۜ وَعَلَى اللّٰهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ
وَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّي اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
إِيمَانٌ بِااللَّهِ وَجِهاَدٌ فىِ سَبِيلِ اللَهِ.  
 
Muhterem Müslümanlar!

Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Allah size yardım ederse artık sizi yenecek hiçbir kimse yoktur; eğer sizi yardımsız bırakırsa O’ndan sonra size kim yardım edebilir? Müminler yalnız Allah’a güvensinler.”[1]

Okuduğum hadis-i şerifte ise Resûl-i Ekrem (s.a.s) “Hangi amel daha hayırlıdır!” sorusuna şöyle cevap vermiştir: “Allah’a inanıp O’nun yolunda cihad etmek.”[2]

Aziz Müminler!

Üzerinde yaşadığımız vatan bizim için bir toprak parçasından çok daha fazla anlam ifade eder.  Vatan, hür yaşadığımız ve hür yaşamak için her türlü hayâsızca akına göğsümüzü siper ettiğimiz yerdir. Bütün dünyalar verilse dahi bir karışından bile vazgeçemeyeceğimiz cennet yurdumuzdur. Vatan, uğruna canını, cananını, bütün varını feda edip şehadet şerbeti içenlerin, varlığından vazgeçip gazi olanların bize miras bıraktığı mukaddes bir emanettir.

Değerli Müslümanlar!

Bizler, vatan müdafaasını sadece bir toprak parçasını korumaktan ibaret görmeyiz. Bu toprakları vatan yapan yüce değerlerimizi muhafaza etmek için her türlü gayreti gösteririz. Bu vatanda yaşayan her ferdin canını, dinini, malını, neslini, şeref ve haysiyetini koruruz. Din, dil ve ırk ayrımı yapmaksızın mazlumların ve mağdurların yanında yer alır; bize bel bağlayanların ümitlerini boşa çıkarmayız. İstiklal ve istikbalimizin sembolü olan şanlı bayrağımızın gönderden inmemesi için mücadele ederiz. Şehadetleri dinin temeli olan ezanlarımızın dinmemesi için her türlü fedakârlığı göğüsleriz.

Kıymetli Müminler!

Vatanı sevmek ve korumak her Müslüman için kutsal bir vazifedir. Düşman karşısında psikolojik, teknolojik ve ekonomik her türlü savaşa hazırlıklı olmak dinimizin emridir. Nitekim Cenâb-ı Hak bu hususta şöyle buyurur: “Ey iman edenler! Sabredin; düşman karşısında sebat gösterin; cihad için hazırlıklı ve uyanık olun ve Allah'tan korkun ki başarıya erişebilesiniz.”[3] Peygamber Efendimiz (s.a.s) ise hak ve hakikat yolundaki bu kutsal mücadele hakkında şöyle buyurur: “Ellerinizle, dillerinizle ve mallarınızla cihad edin.”[4]

Aziz Müslümanlar!

İçinde bulunduğumuz ay, ecdadımızın vatanını ve mukaddesatını koruma uğruna eşsiz kahramanlıklar gösterdiği nadide bir aydır. Şanlı ecdadımız, iman dolu göğsüyle, cesaret ve kararlılığıyla nice Ağustos ayına damga vuran eşsiz zaferler kazanmıştır. Malazgirt’ten Kosova’ya, Mohaç’tan Büyük Taarruz’a kadar kazanılan zaferler bunun en büyük şahididir.
Bu zaferler bize göstermiştir ki, Allah’ın yardımı daima müminlerle beraberdir. İnananlar “Allah’ın yardımı ne zaman gelecek?” diye niyazda bulunduklarında, Yüce Rabbimiz, “Bilesiniz ki Allah’ın yardımı yakındır.”[5] müjdesiyle müminleri daima desteklemiştir.

Muhterem Müminler!

Yurdumuzun üstünde tüten en son ocak sönmeden vatanımıza namahrem eli asla değmeyecektir. Birlik ve beraberliğini her türlü menfaatin üstünde tutan, cesaret ve azimle çalışan aziz milletimiz, hiçbir zilletin boyunduruğu altına girmeyecektir. Kardeşliğimizi, muhabbetimizi ve dirliğimizi bozmak isteyenler dün olduğu gibi bugün de kaybetmeye mahkûmdur. Zira Hakk’ın yanında yer alanlar, adalet ve samimiyetle çalışanlar muhakkak zafere ulaşacaktır. Batılın destekçisi olanlar, zulmün, korkaklığın ve karanlığın pençesine düşenler ise bir gün mutlaka yok olacaktır. Nitekim Kur’an’ın beyanıyla “Hak geldi, bâtıl yıkılıp gitti! Zaten bâtıl yıkılmaya mahkûmdur.”[6]

Kıymetli Müslümanlar!

Geçmişten geleceğe onurlu yürüyüşünü sürdüren aziz milletimizin varlığı bu dünya için umuttur. Zalimlere karşı ayakta durmamız, mazlumlara kol kanat germemiz ancak vatanımızı, milletimizi ve mukaddes değerlerimizi topyekûn savunmakla, madden ve manen güçlü olmakla mümkündür.
O halde genciyle yaşlısıyla ecdadımızı örnek alıp aynı imanı, aynı gayeyi, aynı azmi, aynı sadakat ve teslimiyeti bizler de kuşanalım. Ülkemizi baskı altına almak, birlik ve beraberliğimizi bozmak, fitne ve fesatla bu aziz vatanı karıştırmak isteyenlere fırsat vermeyelim. Doğruluktan, iyilikten, hak ve hakikatten asla ayrılmayalım.
Hutbemi bitirirken, tarih boyunca İslam’ın bayraktarlığını yapan, bu cennet vatanı bizlere emanet eden aziz şehitlerimizi ve kahraman gazilerimizi bir kere daha rahmet, minnet ve şükranla yâd ediyoruz.
 
[1] Âl-i İmrân, 3/160.
[2] Buhârî, Itk, 2.
[3] Âl-i İmrân, 3/200.
[4] Nesâî, Cihâd, 48.
[5] Bakara, 2/214.
[6] İsrâ, 17/81.
 

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap