Kıssadan
başlayalım!
Nasreddin
Hoca tarlasında çalışırken oradan geçmekte olan birisi sormuş:
-"Bey
Amca! Falan köye kaç saatte gidebilirim?"
Hoca,
bu soruya “hele biraz yol al bakalım” demiş. Adam aynı soruyu üç kere
tekrarlamış; ama farklı bir cevap alamayınca yoluna devam etmiş. Biraz
yürüdükten sonra arkadan Hocanın;
-"Evlat,
gel!" dediğini işitmiş. Adam gelince de Hoca soruyu şu şekilde cevaplandırmış:
-"Sen
tam üç saatte oraya varırsın" demiş.
Adam
sinirli bir şekilde;
-"Be
bey amca! Madem biliyordun, şunu baştan söylesene" deyince, Nasreddin Hoca
şu cevabı vermiş:
-"İyi
de, ben senin nasıl yürüdüğünü nereden bilebilirdim ki!"
*
Kıssa
bu! !
Hissesi
de hizmette daha bir yılını yeni dolduran Trabzon Büyükşehir Belediyesi Başkanı
Murat Zorluoğlu için bize yöneltilen; “Nasıl buluyorsun?” sorusuna cevabımız olarak kabul edilsin.
Ancak
yine de; “Genelde bir kişi, ya da iş
nasıl başlarsa öyle gider” gerçeği üzerinden, gelecek adına söz edecek isek,
sadece kendisine oy verenler için değil, tüm Trabzon’da yaşayanlar adına
hareket edip, adımlarını atan bir adaşım olduğunu şimdiden ikrar etmez isem,
“haksızlık olur” derim.
KİMLİĞİ
BELİRSİZ UÇAK!
Başta
droneler olmak üzere her türlü gözetleme aletleri vasıtasıyla yerde gezinen
küçük bir tavşanın bile teşhis edildiği bir ortamda Libya semalarında uçan koca
savaş uçaklarının kime ait oldukları belirlenememiş!
Nasıl
mı?
Ben
canlı yayınla Libya’dan bizdeki TV ekranlarından birine bağlanan muhabirin
kullandığı ifadeyi aynen aktarayım da siz de anlayın!
-“Hükümet
güçleri muhalif Hafter’in işgal ettiği yerleri ele geçirmek üzere iken, nereden
geldikleri ve kimlikleri belirlenemeyen uçakların bombardımanı ile geri
çekilmek zorunda kaldı.”
Anladınız
mı?
Yeryüzündeki
pireyi bile teşhis eden teknoloji ile haşır neşir olunduğu bir zaman diliminde
gökyüzündeki koca koca kartalların, pardon uçakların kime ait olduklarını
belirlenemiyor!
Aslında
belirlenemiyor değil! Uçakların başta Rusya olmak üzere Hafter’i destekleyen
bazı Avrupa ülkelerinin olduğunu çok net biliniyor, ama her ne hikmet ise
telaffuz edilemiyor!
Ya
da bizdeki basında edilemiyor, edilmiyor!
KORONA’NIN
CUMA’YA FAYDASI!
“Cuma
Namazları’nın kılınmasını engelledi! Zararı ortada! Ne faydası olmuş ki?” diye
sorduğunuzu duyar gibiyim!
Oldu
oldu! Hem de öyle bir yararı oldu ki sormayın!
Nasıl
mı?
Korona
yüzünden konulan yasaklardan önce, imamlar cemaatten Hutbe’den bile ama onun
için, ama bunun için! Ama öyle, ama böyle para istiyorlar idi!
Ancak,
mesafeli de olsa da! Saflar sıklaştırılamasa da! Yeniden ve yeni şekliyle
kılınmaya başlanan Cuma Namazları’n da 3 haftadır hocaların ağzından tek kelime “para” lâfı çıkmıyor! Mendil
açılmıyor! Çamaşır selesi dolaştırılmıyor! Cemaatte aklında para olmadan,
cebinde de mangır bulunmasa da para huşu
içinde namazını kılıyor!
Aklıma;
“Her şerde bir hayır vardır” ifadesi gelip de, “Ne kadar doğru imiş” diye kendi
kendime mırıldanmıyor da değilim!
Ama,
“bir gün tekrar istemeye başlayacak” endişesinden de kurtulmuş muyum? Hayır!