SON DAKİKA
SON DAKİKA


Bilge Kağan’dan, Mustafa Kemal’e Çanakkale Destanı…
20.03.2022

Bin 400 yıl önce; “Ben ki Tanrı’nın izniyle tahta oturmuş Türk Bilge Kağan” diye kendini tanıttıktan sonra, “Üstte gök basmadıkça, altta yer delinmese senin ilini ve töreni kim bozabilir?” ile cümle aleme meydan okuyan Bilge Kağan’ın ecdatlarının 107 yıl önce “Çanakkale Geçilmez” diyerek yazdırdığı destanının tarihidir 18 Mart.

Ecdadının yazdığı destanlarla yaşına ve başına bakmadan Çanakkale’de tarih yazanlar başlarındaki Koca Türk Atatürk’ün; “Söz konusu vatan ise gerisi teferruattır” diyerek sözünü eylediği teferruatın canları olduğunu bile bile ölüme seve seve atılanlardır.

Ve atılanların hepsinde de Atatürk’ün, “Ne mutlu Türküm diyene” vecizesinde anlamını bulan, tarifi yapılan Türk kimliğinin mevcudiyeti vardır.

Hiç kimse “Bir gül bahçesine girercesine” ölümün kucağına atılan ecdadın içinde, “Bu vatanı hep birlikte kurtardık” diye başka kimlik aramasın. Çanakkale’deki mezar taşlarına yalandan yere “Şu kadarının etnik kimliği buydu, bu kadarı şu kadardı” diye adları memleketleri ile yazılanlara da inanmasın.

Çanakkale’de savaşanların yüzde 90’ı kendini Türkoğlu Türk sayan, yüzde 10’u da kendini Türk hissedenlerden başkaları değildi.

Hele hele yalandan yere Molla diploması alıp, kuyruklarını kıvırarak karılarının eteği altına saklananları hiç ama hiç Çanakkale’de şehit olan mübarek adamların sınıfına asla ve kata yazmasın.

Çanakkale Destanı’nın Türk Milleti, Türk Bayrağı, Türk Vatanı kimliğinin tezahüründen başka bir şey olduğunu unutmasın.

Mehmet Akif’in:

“Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid’i”  dedirtecek kadar toprağa dökülün al kan her damlası, her zerresi Türk Kanı olandan damardan akan sıvıdan başka bir şey değildi.

Onun içindir ki Milli Şair; “Bedr’in arslanları ancak bu kadar şanlı idi” diyerek Çanakkale Şehitleri’ni imkânsızlığa meydan okuyarak kelimelerle ifade edebilmiştir.

Böyle bir ecdadın torunları olabilmek için, onların kanlarına sirayet eden yükün cismi ağırlığını Seyit Onbaşı’nın Mecidiye Tabyası’nda sırtladığı 215 kiloluk top mermisi kadar hissetmek bile yetmez.

Ne hazindir, ne gariptir ki Türk kimliğine sahip her ferdin sırtından eksik etmemesi gerektiği bu yükün ağırlığına dayanabilecek cisme değilse de, ruha sahip olanların oranı her geçen gün azalıyor.

İşte bu zorlananlarında kim olduğuna da Necip Fazıl;

Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek;

Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?” sorusu ile cevap aramıştı.

Oysaki cevap tek cümlede:

“Ne Mutlu Türküm Diyene” de…

 

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap