Hiç detaya girmeye gerek
yok!
Hele hele “Biz Konya kadar bile olmayan Hollanda, 5
katımız kadar tarımsal ihracat yapıyor” diye misaller ortaya koyarak,
çalışmadığımızı, üretim yapmadığımızı izah etmeye kalkmak da lüzumsuz!
Kim ki Türkiye için; “Çalışan ve üreten ülkeyiz” diyebiliyor
ise, ya Türkiye ekonomisinin gerçeklerinden, ya rakamlarından, ya da olup bitenlerden
bihaber demektir!
Çünkü, Türkiye başta
tarımsal ve hayvansal üretim alanları olmak üzere sahip olduğu kaynakları
gerçek manada çalışıp, gerektiği gibi üretiyor olsa idi, hadi “Bugünkü halde
olmazdı” demiyorum!
Ama “Dünyanın en gelişmiş 10 ekonomisi arasında çok rahatlıkla yer alır
idi” diye üstüne basa basa iddia ediyorum. Olmadığına göre…
O zaman, hiç kendimizi
kandırmayalım ve gerçek manada “çalışan
ve üreten” kategorisinde yer aldığımızı da sanmaya ve sunmaya kalkmayalım!
Kalkınmış olmaya kalkışmak
için de;
“Çok çalışıp,
Çok üretip,
Çok satıp,
Çok kazanacağız” ilkesi ve inancıyla çaba gösterelim.
Lâf ile değil!
Çünkü, lâf ile peynir gemisi yürüse idi, bu ülkede herkesin birileri gibi vapur, şilep ordusu olur idi!
HER YÖNÜYLE İSTİBDAT…
Önce,
“istibdat” kelimesinin anlamına Türk
Dil Kurumu sözlüğünden göz atalım.
Aynen
şöyle:
“Uyruklarına hiçbir hak ve özgürlük tanımayan, sınırsız
monarşi, despotluk, despotizm…”
Sonra gelelim, kamu denilen bütün adına hareket etmesi, kalem oynatması,
lâf söylemesi gereken basına! Ve de bugünkü basının haline.
Hem de üstat İsmet Bozdağ tarafından tam 28 yıl önce kaleme alınmış “Dünya’da ve Türkiye’de Basın İstibdadı”
adlı eserin 193’üncü sayfasında; “Kamuoyu
Yapmak, Ya Da Kamuoyu Yansıtmak Görevi” başlığı ile yer alan bölümün
girişindeki tarife.
“Kamuoyu toplumsal bir
sağduyu, hatta akıldır. Kendiliğinden var olur. Her zaman, toplum menfaatine
uygun düşer. Toplumu yönetmek isteyenler, bu kamuoyuna uygun davranmak
zorundadırlar; ya da, yönetimlerine uygun düşecek bir kamuoyu yaratmak hevesine
kapılırlar.
Birinci durumda;
demokratik yönetim yapısı oluşur. İkinci durumda ise totaliter yönetim yapısı
ortaya çıkar. Günümüz dünyasında her iki toplum yapısına uygun düşecek örnekler
bol bol vardır.”
İsmet Bozdağ, 1992’de böyle yazmış. Günümüzde bu tanıma ve tarife uygun
düşenler var mı, yok mu? Ya da az mı, çok mu?
Sorulara cevap bulmak da, ben diyeyim “aklı ile alay etmeyenlere”, siz söyleyin “akıl tutulması yaşamayanlara” kalsın!
İŞİNİ EHLİ İLE ADİL YAPAN…
Çokları var ama; Türkiye’de Ankara BB Başkanı Mansur Yavaş, Karadeniz’de
Trabzon BB Başkanı Murat Zorluoğlu, Trabzon’da Ortahisar Belediye Başkanı Ahmet
Metin Genç, eksikleri olsa da diğerlerine göre çok daha iyi yapanlar…
Eksikler mi? Olmaz olur mu? Onları da yazacağız. Ama “O kadarı kadı kızında bile var” deniyor
ya! İşte öyle bir şey…