SON DAKİKA
SON DAKİKA


Çayın kanuna ihtiyacı yok
12.06.2020

 
Rize Muhtarlar Federasyonu Başkanı Tuncay Maşalacı’nın “Çay Kanunu kanayan yaramız” başlıklı açıklamasını okuyunca TBMM’nin raflarının haline düşündüm!

Öyle ya! Öyle veya böyle hazırlanmış bir taslağı 10 yıldır TBMM’nin raflarında durdurulduğuna göre, ben diyeyim “yaranın halini”, siz söyleyin “yaradan akan kanı” siz düşünün!

Bir de şunu: 10 yıldır bir yasama organından binlerce üreticiyi ile sudan sonra en çok içtiği içecek olan çayı yudumlayan milyonlarca tüketicinin beklediği kanun neden çıkarılmaz?

“Son Cumhurbaşkanlığı sistemi ile parlamentonun kanun yapma yetkisi elinden alındı” diyeceğim ama, henüz o aşamaya gelmedik!

Sanırım, siyaset makamı bekletmeyi seviyor! Zaten vatandaşı da beklemeyi sevmiyor, diyebilir misiniz?

FINDIK KABUĞUNU DOLDURAMAYANLAR!

Yemek için balık yerine olta vermeyi!

Anlamak için ise “adrese teslim” yerine, biraz kafa yorsunlar diye satır arasına sıkıştırmayı tercih ederek olup biteni paylaşmaya çalışıyoruz.

Habire de; “Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az” diye de tekrarlayıp duruyoruz!

Ne diyelim? Tekrarlatanlar utansın!

Geçen hafta, kendilerine ait lâflar ve icra eyledikleri eylemler üzerinden “Yarası olan gocunur” diyerek fındıkla ilgili üç beş vakaya dokunduk!
“Reklâmın iyisi kötüsü olmaz”a örnek teşkil eden zat-ın biri ne kastedilmek istendiğine bile kafa yormadan sallayıp durmuş! Sallama yerine kafayı yormayı becerebilse idi daha iyi olurdu!

Bir de Mevlana’nın; “Bir lafa bakarım lâ mı diye. Bir de adama bakarım adam mı diye” sözü de bilse idi.

Bilemedi! Mahkeme bildirir.

Kim midir? Kendini biliyor! Reklamını yapmaya gerek yok!

Sonra, fındık kabuğunu bile dolduramayanlar için kafa yormaya da, iki satır karalamaya da ihtiyaç duymamak lazım!

PKK’YA YARDIM VE YATAKLIK!

Önceki gün gazetede, bir siyaset erbabının son günler için söylediği anlaşılan; “PKK’ye yardım ve yataklığın cezası nettir” başlıklı beyanını okuyunca, “Acaba, geçmişi de kapsıyor mu?” diye merak etmedim değil!

AYASOFYALAR!

Biri 1453’ün, diğeri 1461’in önümüze koyduğu Ayasofya’lar!

Biri İstanbul, diğeri Trabzon’da!

Olayları zamanında ve mekanında değerlendirme gibi hasletimiz bulunmadığı için geçmişe bugünkü pencereden takılıp eksik, ya da yanlış kararlar verebiliyoruz!

Onun için de, ibadet adını lâf eyleyenler gündemimize Ayasofyaları dolduruyorlar ama, Namaz için içine dolduramıyorlar!

Zaten Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’da, “Siz önce Sultan Ahmet ile Çamlıca’dakileri bir doldurun” babından söz eyleyerek bunlara dokundurmamıştı mı?

 

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap