Kendi kendine yetmek…
Ya da başkalarına ihtiyaç duymamak…
Dünyanın en verimli topraklarına sahip iken özellikle gıda
da bırakın kendi kendimize yetmeyi, çoğunu dışarıdan hale gelip de, ardında
onca sakıntıları yaşayınca bunların ne demek olduğunu ister istemez anlamaya
başladık mı?
“Tam olarak” söylenemez…
Ama hani “bir” denilen musibeti “bin” kez yaşadıktan sonra
anlayabildiğimiz nasihati zoraki de olsa almaya karar verdik gibi duruyor!
Etrafıma bakıyorum da, marul için Akçaabat Pazarı’na
gidenler ile marketlerden yumurtaları kolilerle köydeki evlerine getirenler de
bayağı bir azalma var. Yani çalışmayı hem de çoğunu öğreniyoruz.
Bir de trafiği idare eden polislerin muhatap olduğu araç
kullanıcılarının da sayısının da had safhada azaldığını söylememe bilmem gerek
var mı?
Yeri gelmiş iken Arsin Organize Sanayi Bölgesi’nde de “kendi
enerjimi kendim üretirim” diyerek kurulmaya başlanan güneş enerjisi panellerine
de dikkat çekip, OSB Yönetim Kurulu Başkanı Erkut Çelebi’ye de örnek ve önder
olduğu için tebrik ve teşekkür edelim.
SAVAŞTA OLMAZSA OLMAZLAR…
Savaş halinde bir ülke için elzem olan ihtiyaçlar en az
silah kadar “Yiyecek, içecek, enerji ve yakıt” olduğuna ve de bunların tamamı
ABD ve AB’nin oyuna gelen Ukrayna ile savaş eden Rusya’da da bulunduğuna göre,
sonucun ne olacağını anlamak için fazla söze gerek yok.
Zaten bir Rus Atasözü de şöyle diyor: “Kendim altın iken
parayı ne yapayım.”
PERAKENDE ÇOCUK BEZİ...
Çocuk bezleri artık marketlerden değil de, bakkallardan
alınıyor!
Neden mi?
Marketlerin paket olarak sattığı çocuk bezleri, bakkallardan
tane halinde de satılıyor da onun için!
Dahası anneler tek olarak alabildikleri bu kağıt bezleri
bebeklerine gece sarıyorlar. Gündüz ise artık ninelerimizin babalarımıza,
annelerimizin de bizlere patiskadan yaparak defalarca sardıkları bezleri
kullanıyorlar.
ONE MİNUTE MR. HERZOG…
Bekledim ki tarihi tekerrür ettirerek İsrail
Cumhurbaşkanı’na, Filistin halkına yaptıkları, Gazze’ye Yahudi Yerleşimciler
için inşa ettikleri ve de Büyük Ortadoğu Projesi ile güneyimizde kurmaya
çalıştıkları Büyük İsrail Devleti’ni hatırlatarak, “ONE MİNUTE” denilecek!
Beklentilerim boşa çıktı ama “üzüldüm” diyemem!
Çünkü devlet işlerinde kişisel ve siyasal görüşlerin ile
anlık heyecanlar ve tepkilerin değil, ülke çıkarlarının istikrarlı bir şekilde
idamesinin gerektiğini biliyorum.
KAÇ YAŞINDA MIYIM?
20 yıl önce “Kaç yaşındasınız?” sorusuna: “Yaşımı
soruyorsanız 45. Yaşadıklarımızı soruyorsanız 145. Hissettiklerimi soruyorsanız
25” cevabını vermiştim.
Geçen günkü sohbette ilk kez karşılaştığım birisi aynı
soruyu sorunca cevabım şöyle oldu: “Belediye otobüs ve minibüslerinde benden
küçük yaşlılara yer veriyorum!”