Perde önünde Rusya ile Ukrayna, perde arkasında ise Rusya
ile ABD-AB ile icra edilen silahlı ve ekonomik savaşta, komşu Türkiye, ben
diyeyim “iki ucu pis değnek”, siz söyleyin “aşağı tükürsen sakal, yukarı
tükürsen bıyık” durumuna rağmen süreci
şimdilik has idare ediyor.
Bunda da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dikkatli,
sabırlı ve sağduyulu davranış tercihi hiç şüphesiz önemli bir etken. İnşallah
hep böyle devam eder.
Yani ortada karmaşık ve bir o kadar da çetrefelli, oyun
içinde oyunun oynandığı bir tablo var iken, durumu idare etmek bile hiç kolay
değildir.
Sayın Cumhurbaşkanı da bundan önce birçok konuda kendisini
çoğu kez yanlış yönlendirmiş bazı akıldanesi danışmanlarını, burada dinleme
yerine, Rahmetli Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün İkinci Dünya Savaşı sırasında,
Türkiye’yi kaosun içine sokmayan politikasını iyi irdeleyip incelediği için
olsa gerek benzeri bir tavır içinde, genelde de doğru yolda gidiyor.
Aman nazar değmesin…
KARARIN ARKASINDA, BAŞKANIN YANINDA…
Ben diyeyim “Gecikmiş bir karar”, siz söyleyin “Bundan
öncekilerin alamadıkları doğru karar.”
Öyle veya böyle Trabzon’da Kahramanmaraş Caddesi’nin 400
metrelik kısmının araç trafiğine kapatılması şehirde yaşama kültürü adına tam
isabettir.
Onun için de Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanı Murat
Zorluoğlu’nun uygulamaya toplumsal olmayan şahsi ve grup çıkarları için
itirazın ötesinde tepki gösterenlere gönderdiği “Kararın arkasında duracağız”
mesajı, kent kültürü ile yaşamayı tercih eden tüm Trabzonluların ifadesi
olmalıdır.
Aslında söz konusu Trabzon olduğunda kent içinde zaten
sadece araçlar değil, yayalar için bile kuralı olmayan bir trafik mevcudiyeti
var.
Yayalar her yeri “yolgeçen hanına” çevirerek karşıdan
karşıya geçmiyorlar mı?
Hem de, şaire nispet “bir elinde telefon, bir elinde çanta,
umurunda mı dünya” (trafik kuralları) dercesine.
Dolmuşa binen istediği yerde iniyor, sürücü de indirmiyor
mu?
Doktorlar “sağlıklı kalmanın ilk şartı yürümektir” diye bas
bas bağırırken bu şehirde yaşayanlar tam tersini yapmıyorlar mı?
Ezcümle, Uzunsokak, Kunduracılar ve Kahramanmaraş derken
yapılması elzem olan bir uygulama var ki, o da dolmuşların şehrin ana
arterlerinden tamamen dışlanması, özel aracı olanların da sahile park ettikten
sonra merkeze gelmesidir.
Nereden ve nasıl tepki gelirse gelsin sadece yönetenler değil,
yaşayanlar da bu kararın arkasında durmalı ve de “şehirde yaşamanın bir kuralı
ve bedeli olduğunu” hafızalarından eksik etmemelidirler.
HUTBEDEN, SİMİT PARASINA!
Bugün Cuma…
Müslümanlar, müminler cemaat olarak Cuma Hutbesini dinlemek
ve sonrasında 2 rekât namazı da kılmak için camilere gidecekler.
Gidecekler gitmesine de, Diyanet’in de onayı ve emri ile
imamların Hutbe ile Namaz arasında, başta atıl kapasitenin bulunduğu camii
inşaatları için para isteyeceklerini unutmasınlar!
Geçen hafta cemaatten birisinin “Bedava Cuma Namazı
kılamayacak mıyız?” demesi vardı yaa! Hah işte onu…
Bedava namazı bırakalım, geçen hafta Cuma’ya gelen ve
kitaplarını da secde edeceği yere yakın koyan bir lise öğrencisinin para
toplayıcının önüne uzattığı lengere cebindeki 5 lirayı koyup da, utana sıkıla,
adeta “Ne yapayım? Vermesen ayıp olur. Simidi çaysız içerim” ifadesi yüzüne
yansıyarak yarısını geri alması vardı ki!
Ne hikmettir ki, bu konuda 10 yıldır yazıp çizmemize, “Hiç
değilse Hutbe’den istenmesin” başvurumuza rağmen Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan
da ses çıkmaması çok ama çok düşündürücü!