SON DAKİKA
SON DAKİKA


Dingo’nun Ahırında Derdini Marko Paşa’ya Anlat!
23.02.2022

Halk arasında sıkça kullanılan, son zamanlarda ise zirve yapmış iki deyim vardır.

Birisi girenin çıkanı belli olmadığı, her şeyin karmakarışık olduğu yerler için söz edilen “Burası Dingo’nun ahırı mı”dır.

Diğeri ise çözümü olmayan problemler için kullanılan “Derdini Marko Paşa’ya anlat”tır.

Ama ne ilginçtir ki, her iki ibareyi kullananların tamamına yakın kısmı da, “Dingo’nun ahırı” neresidir? “Marko Paşa” kimdir?

Bunları bilmezler. Ama mesleğimizin ustalarından rahmetli Uğur Mumcu’nun “Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanlar” diye tarif ettiklerine örnek teşkil edercesine bu ibareleri kullanır dururlar.

Rahmetli Nasreddin Hoca gibi yapmayarak, yani “Bilenler bilmeyenlere anlatsınlar” demeyecek, Dingo’nun ahırı neresidir, Marko Paşa da kimdir? Bunlara bakalım.

*

Önce Marko Paşa kimdir?

Kızılay’ın kurucu simgesel isimlerinden ve de doktordur. Kimin başı derde düşse gidip derdini Dr. Marko Paşa’ya anlatırmış. O da herkesin derdine derman olurmuş. Bu nedenle çözümü olmayan problemlerde halk arasında “Git derdini Marko Paşa’ya anlat” deyimi o günden bugüne değin kullanılır.

*

Gelelim, ya da girelim Dingo’nun ahırına!

İstanbul’un sembollerinden birisi olan tramvaylar 1872 yılında kullanılmaya başlandı. Günümüzde elektrikle çalışan bu tramvaylar ilk yıllarında atlar vasıtasıyla çekiliyordu.

Tramvayları çeken atlar da sonuçta canlılar ve yoruluyorlar. Şişhane yokuşunda yorulan atlar Taksim’de dinlendiriliyor, yerlerine de dinlenen atlar geçiyordu. Böylelikle seferler aksamıyordu. En çok kullanılan Şişhane-Kurtuluş arasında çalışan tramvayların atları Dingo isminde bir ahır sahibinin ahırında dinleniyorlardı. Hattın yoğun olmasından mütevellit çokça da giren çıkan oluyordu Dingo’nun ahırına.

Üstüne üstlük Dingo içkiyi fazla seven ve sürekli alkollü dolaşan birisiydi. Bu da ahırdaki defterlerin tam olarak, düzgün bir şekilde tutulamamasına yol açıyordu. Giren çıkanın haddi hesabı olmuyordu. Yorgun atı getirenler bazen bir önceki seferde yorulan atı alıp gidebiliyordu. Garibim atlar da dinlenemiyordu haliyle. İşte girenin çıkanın belli olmadığı Dingo’nun ahırı deyimi böyle yerleşti.

*

Ezcümle soracaksınız ki; “Ortada fol yok, yumurta yok. Nereden çıktı bu Marko Paşa ile Dingo’nun ahırı?”

Kıssadan hisse. Her yerin adeta Dingo’nun Hanı’na dönüştüğü bir devirde, dertlere derman Marko Paşa gibisini gel de bul bakayım!

DOĞRUCU DAVUT OLABİLMEK…

“Davut gibi  o günkü vezirlerden bugünkü bakanlara” diyerek kıssadan hisse:

Padişahın birinin Doğrucu Davut adında bir veziri var imiş. Padişah bir gün savaş hazırlıkları yaparken sormuş; “Davut ne dersin, bu savaşı kazanabilir miyiz?”

Doğrucu Davut bakmış bu işin sonu iyi görünmüyor; “Padişahım gelin bu savaştan vazgeçin, şu şu sebeplerden dolayı kaybederiz.”

Padişah bu ya, “Bre Davut, sen nasıl benim irademe karşı gelirsin… Atın derhal zindana” demiş.

Padişah savaşa gitmiş ve kaybetmiş ama Davut hala zindanda. Aradan altı ay geçmiş, yine bir savaş durumu olmuş,  “Çağırın şu Davut'u soralım bakalım bu defa ne diyecek” demiş.

Davut huzura gelince, padişah; “Söyle bakalım Davut, yine bir savaş durumu var, bu defa ne diyeceksin?”

Davut savaşla ilgili şartları şöyle bir gözden geçirmiş ve “Padişahım, siz en iyisi beni zindana geri gönderin” demiş.

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap