5 milyon civarındaki
mülteciler ile onların 10 yılda Türkiye’de doğan 1 milyona yakın çocuklarını
saymaz isek 84 milyonluk bir ülkenin 80 ilinden gelenlerin nerede ise dörtte
birini barındıran bir şehir İstanbul.
Ekrem İmamoğlu da “Dünyanın Başkenti” olarak da tarif
edilen İstanbul’un belediye başkanı.
Bu şimdiden “Birkaç dönem daha devam eder” diye
tarif edilebilecek sürenin ilki…
Dünkü basın
toplantısında bir meslektaşımızın, bilerek veya bilmeyerek “İstanbul’u idare eden Türkiye’yi yönetir deniliyor. Sizin görüşünüz
nedir?” sorusu aslında cevabını ülkenin mevcut durumu cevap veriyordu.
Onun için cevap
vermesine gerek olmadığını da biliyordu, ama sözleri satır arasına sıkıştırıp, “Görelim Mevla neyler?” diyerek
geçiştirerek en doğrusunu yaptı.
*
Sayın İmamoğlu’nun
başta Trabzon ve Rize olmak üzere Karadeniz’in ahvali ile ilgili yaptığı şu
tespit ve değerlendirme bana göre, her kesimden herkesin “şapkayı önüne
koyarak” yapması gereken acı gerçekti:
“Karadeniz en hızı yaşlanan nüfusa sahip. Hâlbuki en genç nüfus
burada olmuştur. Ancak gittikçe yaşlanan bir nüfusa dönüşüyor. Hiçbirinizin
çocuğu burada durmak istemiyor. Çünkü…”
Sayın İmamoğlu’nun “Çünkü…” diyerek
gençlerin ardı ardına Karadeniz’i terk etmelerine neden olan olumsuzlukların
başına işsizliği koyarak sayması kaçınılmazdı.
Ben bile son 15-20 yılda “belki bir yardımı olur” umudu ile
yanıma gelenlerden 30 yaşın altındakilere, “Yaşınız
uygun iken, başka illere, ülkelere gidin”
tavsiyesinde bulunup durdum, hâlâ da duruyorum.
Ekrem İmamoğlu’nun “Nüfusu yaşlanıyor.” dediği Karadeniz
ile ilgili gerçeği Türkiye İstatistik Kurumu rakamları ile destekleyecek
olursak ortada şöyle bir tablo var:
Türkiye nüfusunda 2016’da 65 ve
üstü yaş oranı yüzde 8.3 idi. Bu oran 2021’de yüzde 9.7 ye yükseldi.
Karadeniz’deki yaşlılık oranını
öğrenmek ister misiniz? Yüzde 12’nin üzerinde…
Ve bu yaşlılık başta fındık gibi
tamamına yakını ihraç edilerek bu ülkeye yılda net olarak şimdilik 2.5 milyar
döviz kazandıran bir ürünün yetiştirilmesine, verim ve kalitesinin
arttırılmasına, dolayısı ile daha çok gelir kazandırmasına da, diğer üretim
alanlarında da olumsuz etki ediyor.
Ezcümle; siyasi kariyerini burada
kazanmamış olsa da, çocukluğu ve gençliğini Trabzon’da hatim eylemiş Ekrem
İmamoğlu’nun “En kötü gerçek en güzel
yalandan iyidir” derb-i meselini hatırlatırcasına ortaya koyduğu Karadeniz
gerçeği, “Her işin başı insan” kabul
edildiğine göre budur.
Bu gerçeğin de kabul edilebilir ve
sürdürülebilir olduğunu söylemek, akıl işi değildir!
*
Yeri gelmiş iken kıssadan hisse
almasını bilenler için Sayın İmamoğlu’nun söylemlerini destekleyen, 20 yıldır
birebir yaşadığım bir gerçek.
O da şu:
Trabzon Ticaret Borsası’nın asırlık
bahçeleri söküp yeniden ve farklı sistemlerle dikerek fındıkta uyguladığı verim
ve kaliteyi arttırma projesindeki en büyük handikap nedir, bilir misiniz?
Yaşlı bahçeleri yenileyebiliyoruz
ama o topraklarda üretim yapan ve ortalaması 60’ın üzerine çıkmış yaşlıların
yerine gençleri koyamıyoruz.
“Hangi gençleri?” diye de
soruyor iseniz;
“Cebinde zaruri ihtiyaçlarını giderecek kadar akçesi olmadığı
halde, iyi para eden, çok kazandıran fındığa sırtını çevirerek yan gelip yatan
gençleri kastediyorum.”