Gazetenin 5’inci sayfasında Doğu Karadeniz İhracatçıları
Birliği Başkan Yardımcısı Ahmet Hamdi Gürdoğan’ın; “Kazma küreği alıp tarlaya
gitmek şart oldu” çağrısını okuduktan sonra tam tersi sayfayı çevirdim.
Bu kez de AK Parti Trabzon Milletvekili Sayın Bahar
Ayvazoğlu’nun, “Fındık üreticilerine 844 milyon TL tarımsal destek verildi.
Hayırlı ve bereketli olsun” müjde şekli ile sunulan haber ile karşılaştım.
Sonra da ister istemez, “Bizim Ahmet Hamdi’nin dünyadan
haberi yok! Baksanıza devlet üreticiye, özellikle de Türkiye’ye en fazla döviz
kazandıran ürün olan fındıkta tarlaya, bahçeye girilmesi gerekeni yaparak, acayip destek veriyor. Daha ne yapacaktı ki?”
diye kendi kendime sormadım değil.
*
Bu durumda hemen yanı başımda bulunan ve yıllarca
yarenliğimiz de olan Ahmet kardeşime gidip, devletin yaptığı desteği
hatırlatıp, bunu da savunmam gerekmez miydi?
Ben de öyle yapacağım ama “Her işin başın üretim” diyen
dostumun bana; “Devlet 2009’dan beri fındık üreticisine alan bazlı destek
veriyor. Bak bakalım bu desteklemenin karşılığında üretim arttı mı?” sorusunu
yönelteceğinden emin olduğum için iki kat aşağıdaki mekânına inmedim!
Aslında bu “tarımsal” değil, “parasal” amaçla bir destek
zaten!
Çünkü gerçekte bu destek 13 yıldan beri üretene değil,
üretsin üretmesin tarlası, bahçesi olan herkese veriliyor.
Yani “Bir avuç bostan yan gel yat Osman” derb-i meseline
örnek teşkil edip yatanlara da, “Çalışmak en büyük ibadettir” diyerek yıl boyu
bahçesinden elinde kazma kürek çıkmayana da.
Böyle desteğin bir handikabı da destek denilen paranın
çoğunu arazisi fazla olan alıyor. Yani
zengine çok, fakire az veriliyor.
İşin ilginç ve bir o kadar da garip yanı daha var ki
sormayın!
Çok fındıklık arazisine sahip olanların büyük kısmı sadece
devletin verdiği destekleme parasını alıyor ama bahçenin yanından yakınından
bile geçmiyorlar.
Örnek mi?
Trabzon’da ben size yüzlerce bahçe göstereyim.
*
Demek istiyorum ki:
“Sayın vekilim. Fındık üretene değil, fındık bahçesi olana
destek, para veriyor devlet. Ama halen yılda 2.5 milyar dolar olan döviz
kazancımızı çok üretip, çok satarak kısa zamanda 4-5 milyar dolara
çıkarabileceğimiz fındıkta bu sistem üretimi arttırmadı, arttırmıyor.
Örnek mi?
İşte Trabzon, 65 bin hektar fındıklık var. Son 10 yılın
ortalama üretimi yıllık 50 bin tonun altında. Yani Trabzon başta olmak üzere
Doğu Karadeniz’deki bahçelerde dekarda verim 100 kilonun bile altında. Son
yıllarda artışta bir kıpırdanma var ise de bu fiyatın yükselmesi ve sektörle
ilgili kuruluşların fındıkta verim ve kaliteyi arttırmak için yaptığı, devletin
ise gerekli yasal düzenlemeyi yapmadığı çalışmaların sonucudur. Ünye’nin
doğusunda toprağını terk etmeyenlere bir para verilecek ise (ki verilmelidir)
onu ayrı tutmak gerek. Ama ne olursa olsun gerçek manada desteği üretime vermek
lazım. Yine de üreticilere hayırlı olsun. Ama bereketli olacak mı? Olmayacak
mı? Orası tartışma götürür!”
*
Bu gerçekleri fındık sektörü ile uzaktan yakından ilgilenen
herkes, her kesim çok iyi biliyor.
Hatta devlet-i aliyeyi yöneten bürokratlıktan bakanlığa,
hatta Cumhurbaşkanı’na kadar olanların hepsi de biliyor.
Çünkü başta “Çok çalışıp, çok üretip, çok satıp, çok
kazanmalıyız” sloganı ile hareket fındık ticaretini, ihracatını yapanlar başta
olmak üzere sektörle ilgili kurum ve kuruluşlar ben diyeyim “şarkılardaki
nakarat”, birileri desin “papağan gibi”, başkaları da, “yaza yaza parmakları
yoruldu.”
Rapor üstüne raporlar sunuldu. Bu şekli ile desteklemenin
beklendiği gibi bir yarar getirmediği, tamamen ya da hiç değilse kısmen
değiştirilmesi gerektiği rakamlarla, önerilerle ortaya kondu. Tarımda dünyanın
üretimi destekleyerek yol aldığı da hatırlatıldı.
Ama şimdiye dek, hiç işe yaramadı. “Aynı hamam, aynı tas”
misali hareket edilerek, nafile sayıldı!
Onun için hiç uzatmaya, evelemeye, gevelemeye, “öyle idi,
böyle idi” diyerek “ipe un sermeye”de gerek yok!
Tek çözüm; desteklemenin toprağa değil, Ahmet Hamdi
kardeşimizin de açık açık söylediği gibi “kazmayı eline alıp, tarlaya, bağa,
bahçeye girenlere, yani üretenlere, üretime verilmesi gerekiyor.”
Kaldı ki, Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa’da (SAV)
“Rızkın onda dokuzu üretimdedir” diyerek de buna işaret etmiyor mu?
Bu vesile ile de, “Hayırlı Ramazanlar.”