O kadar çok yazdık ki!
Hem de; “Yaza
yaza bitiremedik” denecek kadar!
O nedenle, Allah’ın “insan” diye tarif ettiklerine emanet ettiği hayvanlarla (özellikle de sokak hayvanlarından kediler
ve köpekler) ilgili onca kaleme aldıklarımız arasından hisse alınabilecek
kıssa misali olabilecek, 6-7 yıl önceki yazıyı aradım ama bulamadım.
Yine de “kıssadan
hisse” hesabıyla hatırlatıp kısaca paylaşmak isterim.
*
Trabzon’un meydan civarında grup oluşturarak sayıları
6-7 ye kadar çıkan köpeklerden tekini bile göremediğim bir gün onları besleyen
çevre esnafına; “Köpekler nereye gitti?”
diye sormuştum.
Esnaf da; “Belediye
topladı” cevabını verince; “Neden?
Ne oldu da?” diye ikinci soruyu yönelttim.
Esnafın cevabı ilginç olduğu kadar da düşündürücü idi:
-“Kavga
etmeye, dalaşmaya başladılar da onun için. Ama niye dalaşmaya başladılar bilir
misiniz? İnsanları göre göre onlar gibi olmaya, onlara benzemeye başladılar da
onun için!”
*
Nasıl denir?
Anlayana sivrisinek saz, anlamayana da köpeğin
havlaması bile az!
*
Ezcümle gelmek istediğim yer:
Trabzon da insanlar, birbirlerine olan davranışlarında
sabırsız ve de zaman zaman da saldırgan olmasına rağmen sokak hayvanlarına
karşı şefkatli davranmada örnek alınabilecek bir haldedirler.
Hiç şüphesiz bunda geçmişte onlar için yapılan
Türkiye’nin en büyük barınağının etkisi olduğu kadar, özellikle son zamanlarda
Trabzon Büyükşehir ile Ortahisar belediyelerinin tüm Türkiye’ye değil, Dünya ya
örnek olabilecek “yardım ve yataklığı!”,
olağanüstü çabaları etkili oluyor.
Büyükşehir’de Murat Zorluoğlu’nun, “Her apartmana bir sokak köpeği” fikri, Ortahisar’da Ahmet Metin
Genç’in, can dostlarımız için küçük de olsa bir hastane vücuda getirmesi
takdire şayan tercih ve hizmetlerdir.
*
Yiyeceklerin yüzde 20’den fazlasının çöplere dökülecek
kadar haram olan israfın had safhada devam edildiği bu ülkede, sokak hayvanlarının
açlık çekmesi vahametini ortadan kaldırmaya yönelik yiyecek dağıtma işlemi ise
başlı başına insani ve cennetlik hizmetdir.
Yeri gelmiş iken, çok şehir sakini gibi benim de her
gün özellikle kedilere mama ve marketlerden aldığım sosisleri dağıttığımızı da
bilmelisiniz. Hatta örnek bile almalısınız! Dahası onlara vereceğiniz iki
lokmanın size çok şeyler kazandıracağını da idrak etmelisiniz.
Sebebi de, bir
veya iki kez yiyecek verdiğiniz sokak hayvanının sizi gördüğü zaman tanımasının
ve mırıldanıp havlamasının verdiği hazzın, insanı sevgilere hasret kaldığımız
şu zaman diliminde ne denli mutluluk katıcı olduğunu ifade etmek içindir.
*
O ki yine yeri geldi açık açık söyleyelim:
-“İnsanlar
sevmenin nasıl olabileceğini hayvanlardan öğrenebilirler!”
O zaman şunu da ilave edelim:
-“Allah’ın
‘insan’ diye yaratıp, ‘akıl’ ile donatıp, “kul” saydığı ve de kullansın diye
‘irade’ verdiği iki ayaklı yaratıklar olarak, kendimize gelmek ve de can
dostların kıymetini anlamak için biraz değil, epeyce hayvanlaşalım!”
*
Eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz’ın
ifadesi ile tamamlayalım:
“Yüce
dinimiz, hayvan sevgisini bir insanın ulaşabileceği en büyük mutluluk olan
cennete girmenin bir vasıtası olarak görmektedir. Hz. Peygamberimiz evinde
kedisini hapseden ve açlıktan ölmesine vesile olan kişiyi cehennemlik, çölde
susuzluktan kıvranan bir köpeği pabucuyla sulayan kimseyi de cennetlik olarak
takdim etmiştir.”