Atalarımız; “Görünen köy kılavuz istemez” diyerek asırlardır
uyarmışlar.
Son yıllarda ise Türk Halk Müziği’nin usta sanatçılarından
Musa Eroğlu, sazı ve sesi ile “Aşağıdan yukarıdan yolun sonu görünüyor” diyerek
halâ türkü tadında terennüm edip duruyor.
Ama bazıları var var ki, ne atalarımıza kafa yoruyor, ne de
Musa Eroğlu’na kulak veriyorlar!
Ondan sonra da ya “Niye böyle oluyor?” sorusuna başkalarını
gerekçe göstererek gerekçe arıyor! Ya da “Kader böyle imiş” diyerek kendilerini
sıygaya çekmekten, yani aynaya bakmaktan kaçıyorlar.
Yunus Emre’yi bile anlamıyorlar!
“Hararet nardadır sacda değildir.
Keramet baştadır, taç da değildir.
Her ne arar isen kendinde ara,
Kudüs’de, Mekke’de, Hac’da değildir.”
Oysa çözüm o kadar kolay ki!
Yeter ki, Allah’ın “insan” diye yarattığı, “akıl” ile donattığı, “kul” hanesine kayıt eyleyip, kullansın diye “irade” verdiklerinden olunabilsin!
TEK ELLE BİRLİK VE BERABERLİK…
Toplumun genelinde var olan, ama ille de siyaset sahnesine
çıkarak devleti yöneten, ya da yönetmeye talip olanların dillerinden
düşürmedikleri, yere göğe sığdıramadıkları “Türk Milletinin Birlik ve
Beraberliği” söyleminin uygulaması neye benziyor bilir misiniz?
Tek elle ses çıkarmaya!
Oysa söz konusu eller olduğunda bile ağızlarından “Bir elin
nesi var? İki elin sesi var” diyenlerin çokluğu da maalesef siyaset
arenasından…
Ne diyelim?
“Bu ne perhiz, bu ne lâhana turşusu” desek yeterli olur mu?
ŞU 40 YOK MU?
Paslı çivilere benzediği için söküp atmanın zor olduğu
alışkanlıkları anlatmak için, “Bir adama 40 gün deli denirse deli olur” demek
var!
Bu dünyadan göçüp gidenlerin ardından “40 mevlidi” okutmak
da var!
Bu ülkede doğruyu hayata geçirmek için yanlıştan 40 kat daha
fazla çaba sarf eylemek gerektiğini de var!
“40’ından sonra azanı teneşir paklar”ı unutmamak da var!
Eee, bu kadarından sonra tümüne birden bir ilave ile “41 kere maşallah” demekten başka elde ne kaldı ki, ne var ki?
YANAŞMALAR!
Gel de sahur programında; “Günahı alışkanlık haline getirenlere yanaşanlar zehirlenir” sözünü duyunca, etraftaki yanaşmaları hatırlayıp da“Ne çok zehirlenen var” diye kara kara düşünme bakayım!
NEZAKET YOKSUNLUĞU…
Yaşamanın en büyük öğreti olduğuna inandığım için yaşı yarım
asrı geçmiş olanlara, son 20 yılı hatırlayarak cevaplamalarını istediğim bir
soru var:
-“Türk siyasi tarihinde bu kadar nezaketten yoksun dilin
kullandığı zaman oldu mu?”
GÖRMEK…
Mecnun, Namaz kılan birinin önünden geçer.
Adam; “Ey Mecnun, görmüyor musun da namaz kılarken önümden
geçiyorsun” der.
Mecnun çıkışır: “Be adam ben Leyla’yı düşünürken seni
görmedim. Sen Mevlâ’yı düşünürken beni nasıl gördün?”