Bir
değil, bin musibete bedel koronayı bile tedbiri yerine getirmeyip, işi
tevekküle havale edeceğimiz bir kere daha anlaşılmıştır.
Baksanıza,
sokaklarda bırakın sosyal mesafeyi, göz göze, yanak yanağa muhabbetin biri bin
para!
Öpüşmek
yakında gırla giderse sakın şaşmayın!
Eee;
serde Allah tarafından karşılıksız korunan (!) Müslüman olmak var ya! Yetmedi,
hamsinin mevsimi değilse bile lahana, pazı yemenin koronayı def ettiği de
ortada değil mi?
Öyleki;
“Kim takar koronayı?” der haldeyiz.
Ancak
dünyanın başına “çağ kapayıp, çağ açacak” derecede bir musibet musallat oldu
ki! Hani denir ya; “Sormayın gitsin!”
Ancak,
sadece bu musibete takılıp kalmak da doğru değil. Belki de onun içindir; “Bir
musibet bin nasihatten iyidir” diye.
Ben
diyeyim “Cümle alem”, siz söyleyin “cemi cümlemiz”, böyle bir musibeti “hak
ettik mi, etmedik mi?” sorusuna, Hacı Bektaş’ın işareti ile; “Her ne arar isen
kendinde ara” dediği yerden bakarak cevap aramalıdır.
Yoksa,
“ucuz adamlık yaparak”, ya da “kolaycılığa kaçarak”, suçu ve suçluyu kendi
dışında aramakla bir yere varılamaz, gidilemez!
Gidilse
gidilse; “Bir arpa boyu yol alınır!”
Onun
için, takılıp kalarak kendimizi çağın hastalığı olan strese esir eylemeden,
Allah’ın “insan” diye yaratıp, “akıl” ile donatıp, “kul” sayıp, kullansın diye
diğer vücuda getirdiklerinden ayrıcalıklı olarak “irade” ile donattıklarından
olduğumuzu iyi belleyip, ona göre tedbir almalıyız.
Gerekeni,
yani cüzi irade ile üzerimize düşeni yaptıktan sonra, külli irade sahibinin
tevekkülüne biat etmeliyiz. Tedbir ve tevekkül ikileminde…
Onun
için, bu Pazar, kıssalardan düşünüp dersler çıkarırken, eğlenerek de hisse
alalım!
BİR
UÇAK PARASI BİLE TOPLAYAMADIK!
“Biz
Bize yeteriz Türkiye’m” diyerek kampanya başlattık.
Aradan
bir aydan fazla zaman geçti. Toplaya toplaya her gün değer kaybeden Türk parası
ile bir yaraya melhem olacak rakama bile
ulaşamadık!
Türk
parası ile 2 milyar TL.
Yani,
ABD’nin parası ile yaklaşık 300 Milyon Dolar!
Anlaşılan
o ki; uçağın bırakın, bir gemi parası
bile toplayamadık!
HABİRE
LÂF!
Yazar,
şair ve devlet adamı Ziya Paşa’nın (1829-1880); dillerden düşmeyen ifadesi
“Ayinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz” dır.
Hakikatin
de en kısa şekliyle ile ifadesidir.
Ancak,
taaa o dönemde bile bakmış ki, öyleleri var ki, ben diyeyim “habire nutuk
atıyorlar”, siz söyleyin, “lâf ile dünyaya meydan okuyup, nizam vermeye
çalışıyorlar!”
Paşa
buna dayanamamış ve:
“Onlar ki verir lâf ile dünyaya nizâmât,
Bin
türlü teseyyüp bulunur hânelerinde!” deyivermiş.
HODBİNLİK;
BU KADAR DA OLMAZ Kİ!
Ben
diyeyim “Türk Toplumu”, siz söyleyin; “Türk Milleti”, onlar desin; “Türk
Halkı”, birileri deyiversin; “Ümmet!”
Her
ne denilirse denilsin; cemi cümlesi, “kendisininkinden başka doğru tanımayan
yobaz” haline dönüşmüş ise hiç uzatmaya, evelemeye gevelemeye gerek yok, tümüne
birden “Hodbin” diyelim olsun bitsin!
Oldu
olacak Arapça kökenli kelimenin anlamının da; “Sadece kendi menfaati
doğrultusunda hareket eden, kibirli bencil” olduğunu da belirtelim de, ahali
öğrenmek için araştırma zahmetine katlanmasın!