Hani denir ya; “Her şerde bile bir hayır vardır!”
Gerçi “Şer olmadan hayır olsun” daha doğru geliyor bana ama neyse!
Yapacak bir şey yok! Şeytan da var
olduğuna göre!
Son zamanların şerri pandemiden
sonraki Rusya-Ukrayna savaşı.
Bu şerden hayır çıkabileceğini
tahmin edenlerden biri de Trabzon Liman Müdürü Muzaffer Ermiş oldu.
Sadece olmak ile kalmadı, “Gözü ile görüp, aklı ile gerekeni yapmak”
üzere kendisi Rusya’ya Moskova’ya havadan seyr-ü sefer eyleyerek, gemilerin
denizden Trabzon limanına daha çok yüzmesi için temaslarda bulundu.
Mevcut durumun Türkiye için büyük
fırsatlar ortaya çıkardığını, özellikle de Avrupa’da paralarına el koyulan
oligarklar için ülkemizin güvenilir bir liman olduğuna dikkat çeken Muzaffer
Ermiş’in sözleri bana neler hatırlatıyor neler!
Önce Ziya Paşa’nın;
“Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar,
Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi?” deyişini şiirle…
Sonra da Sayın Ermiş’in Moskova’dan yaptığı; ”Türkiye’ye duyulan güvenin sarsılmaması için çantacıların değil, düzgün iş adamlarımızın bu piyasaya girmeleri gerekmektedir.” uyarısını yaşanmış acı ve kayıp ettirici gerçeklerle hatırlatıyor!
ALİ RIZA SEPTİOĞLU’NDAN…
Sanırım 1990’lı yılların sonuna
doğru idi.
Ankara Anadolu Kulüp’de
gazeteci-yazar Hüsamettin Çelebi’yi (1934-2009)
ziyarete gitmiştim.
Orada Elazığ-Palu’da nam-ı diğer “Şıh” olarak da adlandırılan ve 1980
öncesi Adalet Partisi’nden 3 dönem milletvekilliği, 2 yıl da CHP Genel Başkanı
Bülent Ecevit’in “11’ler” olarak da
adlandırılanları transfer ederek kurduğu 42’inci hükümette (1978-1979) Meteorolojiden sorumlu Devlet Bakanlığı yapan Ali Rıza
Septioğlu (1913-2001) ile
karşılaşmıştım.
Tam da bugünleri de hatırlatan “Milletvekili ne iş yapar?” sorusuna
cevap aradığım bir süreçte, “Yeğenim
kimin ne yaptığını ben söyleyeyim. Biz milletvekili olur para harcar idik.
Bugünküler para kazanıyorlar”
cevabını kısa ve öz olarak ondan almıştım.
Yöresinde ağalık ta yapan Ali Rıza
Septioğlu’nun yaşadığı bir kıssayı daha hisse almasını becerebilenler için
paylaşayım:
Lise mezunu bir hemşerisini müdür yapmaya çalışan Septioğlu, bir
gün onu da alarak müsteşara gider ve “müsteşar
efendi bu hemşerimi müdür edeceksin” der.
Müsteşar lise mezunu olanı görünce; “Bakanım bu olmaz. En az üniversite mezunu olacak ki ancak” demiş.
Bunu duyan Bakan da; “Yahu
ben ilkokul mezunuyum vekil oluyorum da, bu adam lise mezunu müdür mü olamıyor?”
demiş.
Fıkra gibi bu kıssa ile Septioğlu, Nasreddin Hoca misali kimseyi
incitmeden kendisi üzerinden mesajı vermiştir. Toplumdaki birtakım aksaklıkları
dile getirirken kendisini ortaya atmaktan çekinmemiştir.
ŞEYTAN DEĞİL, NEFİS’TEN…
Bugün “Türk şair, romancı, oyun yazarı ve İslamcı ideolog” olarak da bilinen üstat
Necip Fazıl’ın (1904-1983) “Şeytan
değil, nefis!” şiirinden iki kıtayı “Anlayana
sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az.” diyerek paylaşalım.
Vermişim, “Ne cömert” desinler diye,
Üç beş çürük çarık, güyâ hediye,
Arkasından dilenmişim methiye,
Bu alkış delisi… Nefsinmiş meğer!
*
Namaza “bayramlık” fetvası veren,
Kullukta “Mevlid’i yeterli gören,
Farz dururken, nafileyi gösteren,
Dalâlet rehberi… Nefsinmiş meğer!