SON DAKİKA
SON DAKİKA


Tedbir-Tevekklül ikilemi ile...
29.03.2020

Dünyanın başına “çağ kapayıp, çağ açacak” derecede bir musibet musallat oldu ki!

Hani denir ya; “Sormayın gitsin!”

Ancak, sadece bu musibete takılıp kalmak da doğru değil. Belki de onun içindir; “Bir musibet bin nasihatten iyidir” diye.

 

Ben diyeyim “Cümle alem”, siz söyleyin “cemi cümlemiz”, böyle bir musibeti “hak ettik mi, etmedik mi?” sorusuna, Hacı Bektaş’ın işareti ile; “Her ne arar isen kendinde ara” dediği yerden bakarak cevap aramalıdır.

Yoksa, “ucuz adamlık yaparak”, ya da “kolaycılığa kaçarak”, suçu ve suçluyu kendi dışında aramakla bir yere varılamaz, gidilemez!

Gidilse gidilse; “Bir arpa boyu yol alınır!”

 

Onun için, takılıp kalarak kendimizi çağın hastalığı olan strese esir eylemeden, Allah’ın “insan” diye yaratıp, “akıl” ile donatıp, “kul” sayıp, kullansın diye diğer vücuda getirdiklerinden ayrıcalıklı olarak “irade” ile donattıklarından olduğumuzu iyi belleyip, ona göre hareket etmeliyiz. Gerekeni, yani cüzi irade ile üzerimize düşeni yaptıktan sonra, külli irade sahibinin kararına biat etmeliyiz. Tedbir ve tevekkül ikileminde... Onun için, bu pazar, kıssalardan düşünüp dersler çıkarırken, eğlenerek de hisse alalım!

 

ÖLÜM ALLAH’IN EMRİ DE...

 

Çok sever, çokça da mırıldanırım.

Durmuş Yazıcıoğlu’nun derlediği bir Adana türküsüdür.

“Kıratımın beli ince” diye başlar. Nakarat kısmına gelince de yanık yanık;

 

“Yüce dağlar olmasaydı,

Laleleri solmasaydı, Ölüm Allah’ın emri de,

Şu ayrılık olmasaydı” dizeleri dalar kulaklarımıza, eser gönlümüze.

Korona virüsüsün ortalığı kasıp kavurduğu günler sürüp giderse, sanırım yakın bir gelecekte bu türküyü fakirfukara, işçi-memur, esnaf-işveren;

“Ölüm Allah’ın emri de, şu yokluk olmasaydı” diye söyleyenler çok olacak!

 

MEHTER YÜRÜYÜŞÜ

 

İngiltere’nin Ankara Büyükelçisi Mark Russel (1983) İstanbul’daki bir toplantıda şöyle söylemişti:

-“Sıkıyönetimi kaldırarak bir adım ileri atıyorsunuz. Sonra polis yasasını çıkarıp iki adım geri geliyorsunuz.”

Eee... Yeniden Osmanlılığa özenince mehter marşı ile yürümeye başladık da ondan!

 

HÜR OLMAK...

 

Ülkenin birinde, adamın biri kafayı çekip sarhoş olduktan sonra da başlamış krala sövüp saymaya: “Kendini beğenmiş, kibirli, bencil adam!”

Yakalayıp götürmüşler tabii.

Derhal ağır hapis!

Adamcağız dövünüp dururmuş:

- “Yahu beni deli mi sanıyorsunuz? Sonra ben hür değil miyim?”

-Hürsün, deli de değilsin!

- “Hürsem istediğim gibi bağıramaz mıyım?

-Bağırırsın bağırmasına da, ama bu ceza ondan değil.

-“Ya neden?”

-Önemli bir devlet sırrını açığa vurmaktan!


İNSANLARIN ÇOĞU..


Kaybetmekten korktuğu için, sevmekten korkuyor.

Sevilmekten korkuyor, kendini sevilmeye layık görmediği için,

Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için

Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için.

Duygularını ifade etmekten korkuyor, ret edilmekten korktuğu için.

Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğinin kıymetini bilmediği için. Unutulmaktan korkuyor, dünyaya bir şey vermediği için. Ve ölmekten korkuyor, aslında yaşamayı bilmediği için.

W. Shakespeare

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap