“Adamlar” diyesim geliyor ama kendilerine topyekün millet
adına vekalet verildiği için “milletvekili” sıfatına da haiz olanlardan
bazıları, bırakın TMO’nın fındık satmamasını, nerede ise Türkiye’nin fındık
ihraç etmemesini temin için adeta kılıç kuşanmışlar!
Sorsan onlara, “üretici” adına hareket ediyorlar. Hem de
“Bir ürünü tüketen yoksa üretmenin sürdürülebilir olmadığını” bilmeyecek kadar!
Hadi onu da anladık! Ama fındık sektörü sadece üreticilerden
kaim bir ürün değil ki.
Üreteni kadar tüketeninin de olması ile dengesinin
sağlandığı, arada da tüccarından sanayicisine, ihracatçısından ithalatçısına
kadar birçok zaruri kesimin yer aldığı bir dünya ürünü fındık…
Yani üretimden tüketim aşamasına kadar bütünlük içinde ele
alınması, değerlendirilmesi ve karar verilmesi gereken bir kuru meyve.
Bu çerçevede fındıkla ilgili tüm kesimlerle görüş alış
verişinde bulunarak gerçeklerden oluşan bir yazı dizisi hazırladık. Bu hafta
olmasa, gelecek haftadan itibaren kamu denilen tüm ile paylaşacağız.
Ama öncesinde yaklaşık 2 milyar TL ödeyerek üreticilerden 76
bin ton civarında fındık alan TMO’nun dünyada karşılığı olan bir mahsulü adeta
“satmasında deposunda çürütsün, 2 milyarı çöpe atsın” ya da “yağ yapıp zararına
satsın” mantığına hizmet edercesine çaba içine girenlerin gerçekteki
hesaplarının sadece üreticinin kazanması üzerine olmadığını da şimdilik
hatırlatarak, gelecek hafta da detaylandıracağımızı belirtmek isterim.
“Ayrı görüşteki çeşitli güçlerin belli bir amaçla oluşturdukları
birlik, değişik güçlerin işbirliği” demek olan koaliasyonlara, bir başka
deyişle ortaklıklara sanırım dünyada tek “Zararlı, işi yaramaz, birlikteliği
sağlamaz” diyen ülke Türkiye’dir.
Hiç uzatmaya, evelemeye gevelemeye gerek yok.
Dünyada kabul görmeyen “koalisyon tu kaka” inancı, zihniyeti
bu ülkede buluyor ise nedeni de demokrasi kitabının ve kabulünün hiçbir yerinde
yer almayan Türk tipi siyasettir.
Türk tipi siyasette de birleştirme yerine ötekileşme birinci
amaç, hedef ve görevdir! Hem de “birlik ve beraberlikten” en çok sözü edilen
bir milletin sıfatı da habire zikredilerek!
Konu sistem değil, zihniyet meselesidir. Ve onu da söz
konusu birlik ve beraberlik olduğunda İsrail bile bizden çok ama çok iyi
becerebilmektedir.
Örnek mi?
Geçen yılın başında İsrail’de, içinde Filistinlileri temsil
edenlerin yer aldığı 12 partili bir koaliasyonun işbaşına gelmesi ve bunu da
tıkır tıkır sürdürmesidir.
Bizde de 6 parti başta ifade ettiğimiz koalisyon tarifine
uygun bir araya geldi diye söylenenlere biraz kafa yorun bakalım?
BİR MUSİBET, ÇAYDA DA 1’E İNDİRDİ…
Zaruri gıda maddelerindeki KDV oranı yüzde 1’e indirilince
ister istemez aklıma “Bir musibet, bin nasihatten iyidir” darb-ı meseli gelmedi
değil!
Hele hele, sudan sonra en çok tüketilen çayda, KDV’nin yüzde
1’e düşürülmesi için 20-25 yıldır sektör temsilcilerinin gösterdikleri çabalar
ile bizim kamu adına kalem oynatmalarımızı da hatırlayınca…
Hatırladık ama ister istemez, “Bu memlekette doğrunun
yapılması için illa böyle bir değil, binlere bedel musibetlerin mi yaşanması
gerekiyor” da dedirtmedi değil!
Her ne ise “geç oldu ama güzel oldu” dedikten sonra, “Ölü
rahmet bulsun da nereden gelirse gelsin” ile çaydaki yüzde 1 KDV’ye “Hoş
geldin” diyelim.