SON DAKİKA
SON DAKİKA


Turgut Özal’ın Masalları!
20.04.2022

Önceki gün (17 Nisan) Turgut Özal’ın (1927-1993) vefatının 29’uncu yıl dönümü idi.

Ama hani denir ya; “Adeta unutuldu gitti” diye...

Ne anlı şanlı görüntülü ve yazılı medya da yer buldu.

Ne de birçok yenilikle tanıştırdığı devlet-i aliye de.

Oysa “Türkiye’yi öyle veya böyle dünyaya ve yeniliklere açan adam” diye tarif yapılacak olursa Atatürk’ten sonraya yazılacak isimdir.

Atatürk ile yoldaşlığı sadece bununla kalmamıştır.

Cumhurbaşkanlığında görevi başında Atatürk’ten sonra vefat eden tek isimdir.

Devlete başbakan yardımcılığı (1980-1982), başbakanlık (1983-1989) ve cumhurbaşkanlığı (1989-1993) yapan Turgut Özal ile Anadolu Ajansı’ndaki muhabirliğimiz sırasında çokça birlikte olmuştuk.

Bunlardan biri de daha önce de bu sütunlarda paylaştığım hisse alınabilecek aşağıdaki müthiş bir kıssadır.

Kendisini rahmet dileyerek tekrar hatırlatıyorum.

*

1984’ün Şubat ayı olması lazım!

Çünkü Turgut Özal’ın Anavatan Partisi 12 Eylül askeri darbesinden sonra 1983’ün Kasım’ında yapılan ilk genel seçimlerde iktidar olmuş, sonrasında da Mart 1984’te yapılacak yerel seçimler için yurt gezisine çıkılmıştı.

Turgut Özal’ın Ankara’dan Trabzon’a gelip, oradan da Doğu Karadeniz illeri üzerinden Orta Anadolu’yu kapsayan seçim gezisini Anadolu Ajansı muhabiri sıfatıyla görevli olarak takip etmiştim.

İlk gün Trabzon ve Giresun’da mitingler düzenlenmişti. Gece ise Giresun’da ve o dönemin en konforlu konaklama tesisi olan Fiskobirlik’in sosyal tesislerinde konaklamıştık.

Gece yarısından sonra yatıp, sabahın ışığa hasret kör saatinde ayağa dikilip 3-4 saatlik uykuyla yollara düşen, başbakan sıfatlı Turgut Özal’ı takip edebilmek, haber yapıp, o günün şartları içinde ajans merkezine 3-4 saatte bunu ulaştırabilmek gerçekten meşakkatli bir işti.

Bu yüzden de Turgut Özal gece yatmadan önce, muhabir ve yazarlarla konuşur, sohbet eder, onlarda sabah hareket etmeden önce haberleri ve yazılarını merkeze ulaştırarak geziyi takibi sürdürürlerdi.

Böylesi bir ortamda Fiskobirlik’in dinlenme salonundaki koltuğa çökmüş olan Turgut Özal’a yazarlardan biri, “Biz soralım, siz cevap verin. Ya da siz bir şeyler anlatın, biz de yola düşmeden haberlerimizi, yazılarımızı hazırlayıp yerine ulaştırarak sizi rahat rahat takip edelim” dedi.

Turgut Özal, koltuğundan biraz doğrulup, gözlüklerini azıcık burnunun üzerine çekip, “Gelin size bu akşam bir teknoloji masalı anlatayım. Haberi, yazıyı boş verin. ya da aklınıza yatar ise haber yapın, ya da yorumlayın” dediğinde hemen hemen herkesin hoşnutsuzluğu yüzlerine yansısa da o masalına (!) çoktan başlamıştı bile!

Turgut Özal, telefonların kara kablo bağlantılı, televizyonların siyah beyaz, yazı aletlerinin gürültülü daktilolardan oluştuğu o dönem de, bugünkü kablosuz iletişim araçlarından söz etti.

Uydu teknolojilerinden, bilgisayar sistemlerinin insan hayatında kaplayacağı yerden bahsetti. Velhasılı kelâm, bir haberi geçmek için 3 saat telefon başında, bir fotoğrafı iletmek için 4-5 saat telefoto ile PTT’nin santrallerinde vakit geçirmek zorumda kaldığımız yıllarda sözünü ettiği teknoloji (bugünkü) hepimize gerçekten masal gibi gelmişti.

Gelince de yazar takımından bir meslektaş ağabeyimizin, “Tonton amca (Turgut Özal’ın bir lakabı da buydu) bu masaldan da öte bir masal. Olacak iş değil” dediğinde biraz diklendikten sonra başbakan Özal’ın O’na dönerek söylediği şu cümleyi asla unutamam:

“Masalın masalı yani! Öyle mi? Bunların bir kısmını ben göreceğim, sizler göreceksiniz. Belki bir kısmı biraz daha sonra gerçekleşebilir. Ama benim anlattıklarım masal değil, geleceğin gerçeği.”

Sonra da ardına eklediği; “Aramızdaki fark bu işte! Benim gerçeklerim, sizlerin masalları!” sözü vardı ki!

Bugün; “Mustafa Kemal Atatürk’ten sonra Türkiye için yenilikleri bu denli, bu kadar fazlasıyla hayata geçiren adam” diye tarif etmek öyle veya böyle bir hakkın teslimi demektir.

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap