Genelde insanlar çözümsüz gördükleri, sonucunu kestiremedikleri, karmaşık yeni bir durumla karşılaştıklarında belirsizlik yaşarlar. Belirsizlik, bilememek, geleceği ve yaşamını kontrol edememek insanları bazen, gerçeklerden uzaklaştırırken, mutsuzluk sarmalına sonra da yanlış düşünce ve eylemlere sürükleyebiliyor.

Bugün dünyanın başa çıkmaya çalıştığı, “salgın ve göçlerden doğan siyasi gidişat” en önemli küresel tehdit ve belirsizlik olarak görülüyor. Sorun; aynı şeylerden endişe duymamıza ve aynı şeye tepki göstermemize rağmen, çözüm için aynı adımları atamıyor olmamız… 

Salgından daha tehlikeli olan şey bu süreç içinde insanların, neye ve kimlere inandığı ve de belirsizliğe karşı nasıl bir tavır içinde olduğudur…

Önlenemez hurafeler ve neye dayandığı belli olmayan sözde bilimsel öngörüler, toplumu fazlasıyla meşgul etmekte ve olumsuz yönde etkilemektedir. 

Genetik kodların değiştirilmesinden, milyonlarca kişinin bedenine mikroçipler yerleştirilmesine kadar birçok söylenti kulaktan kulağa yayılıyor… Ortada fazlaca dolanan bu türden bilgiler, insanları kararsız bırakırken, kaos ortamlarının oluşmasına neden oluyor. 

Muhtemelen virüsü imal edenler bile salgınla birlikte bu kadar büyük kaos ortamlarının oluşacağını öngörememişlerdi… Ya da tam tersi, salgına zemin hazırlayanların asıl amacı kaos ortamları yaratmaktı.  

Bir kez daha hatırlatayım.

Bilime göre aşılar, bağışıklık sistemimize, COVİD-19’a neden olan virüsü nasıl tanıyacağını ve onunla nasıl savaşacağını öğretir. Bazen bu süreç, ateş gibi semptomlara neden olabilir. Bu semptomlar normaldir ve vücudun COVİD-19’a neden olan virüse karşı, koruma geliştirdiğinin bir işaretidir. 

Bütün bu BİLİMSEL gerçeklere rağmen aşı karşıtlığı, özellikle internet vasıtasıyla büyüyerek devam ediyor.

Bir kesim bütün tedbirleri ve aşıyı reddederek yaşadıklarımızın bir imtihan olduğunu, ölümlerin de yaşanması gerektiğini düşünüyor. Bir kesim de, virüsün küresel güçlerin bir aracı olduğunu, aşı ile birlikte genetik yapımızla oynandığını, vücudumuza yerleştirilen MİKROÇİPLE güç odaklarının bizleri yöneteceğini savunuyor.

Her iki kesim de bu düşüncelerin, daha büyük bir bilmezlik içerdiğinin farkında değil.

Aşı konusunda ciddi bir bilgi kirliliği yaşanırken, asıl tehlikenin “ölüm olduğu” gerçeği görmezden geliniyor… Tam da küresel güçlerin istediği gibi.  Aslında yapabileceklerimiz açık. Güvenilir kaynaklardan bilgi edinmek, endişelerimizi gereksiz yere büyüten sosyal medyadan uzak durmak gibi… 

Sonuç olarak; bilinmezliğe bir cevap bazen zaman alabilir. 

Hayatta kalabilirsek ancak, o cevaplara ulaşabiliriz. Aşıyı ve korunma tedbirlerini yok sayarak, kendi yaşamımızı ve de etrafımızdaki insanların sağlığını riske atarak hiçbir cevaba ulaşamayız.

Sağlıkla kalın.