Atatürk, “Yurdumuzu dünyanın en mâmur ve en medenî
memleketleri seviyesine çıkaracağız. Milletimizi en geniş refah vasıta ve
kaynaklarına sahip kılacağız.” diyerek hedefini açıkça ortaya koymuş… Birçok
alanda Türkiye Cumhuriyeti'ne yön çizmiştir. Özellikle ekonomik bağımsızlık ve ekonomik istikrar
konusuna çok önem vermiş, prensipler oluşturmuştur.
Dünyada ilk demokratik kalkınma planını 1931 yılında
Türkiye'de uygulamaya koymuş, bu planla ekonomide reform hareketi başlatmıştır.
Birinci Kalkınma Planı'nı 1933-1938 yılları, İkinci Kalkınma
Planı'nı ise 1938-1944 yılları için hazırlatmış... Her iki kalkınma planının
temel amacı, hammaddesi Türkiye'de olmasına karşın dışardan ithal edilmek
zorunda kalınan ürünlerin ülkemizde üretilmesini sağlamak olarak belirlemiş. Bu
amaçla tekstil, iplik ve dokuma fabrikaları kurulmuş, devletin teşvikiyle özel
girişim olarak bazı çiftçilerin de katılmasıyla Alpullu ve Eskişehir gibi bazı
şeker fabrikalarının kurulmasına girişilmiş ve bunlar gerçekleştirilmiştir.
Atatürk ülkenin dış düşmanlardan kurtarılmasından sonra
ekonomik durumu görüşmek ve alınabilecek önlemleri saptamak üzere oluşturduğu
İzmir İktisat Kongresinde;
"Bir ulusun hayatıyla doğrudan doğruya ilgili olan
ekonomisi, çöküşünün de yükselişinin de nedenidir. Zamanımız bir iktisat
çağıdır. Kılıç kullanan kol yorulur ama saban kullanan kol yorulmaz, her gün daha
çok güçlenir ve toprağına daha iyi sahip olur. Ulusal egemenlik, iktisadî
egemenlikle birleştirilmelidir yoksa kazanılan askerî ve siyasî başarılardan
olumlu sonuçlar elde edilemez..
Tam bağımsızlık için şu kural vardır: Milli egemenlik, mali
egemenlikle desteklenmelidir. Bizleri bu hedefe götürecek tek kuvvet
ekonomidir. Siyasi ve askeri muzafferiyetler ne kadar büyük olursa olsun,
iktisadî zaferlerle taçlandırılmadıkça payidar olamaz" diyerek bundan
sonra mücadelenin ekonomik düzlemde gerçekleştirileceğinin altını çizmiştir.
(1923 İzmir İktisat Kongresi)
Atatürk’e göre, ekonomi alanının ihmal edilmesi tam
bağımsızlığın kaybedilmesi anlamına gelecektir.
Dolayısıyla "...askeri ve siyasi bağımsızlık ancak
ekonomik bağımsızlıkla taçlandırılırsa korunabilir" anlayışı Cumhuriyet
Türkiyesi'nin kalkınma çabalarının temelini oluşturmuştur.
Atatürk liberalizimden başka bir sistem geliştirmiş, kendi
ekonomik ideolojisini ortaya koymuştur.
Bu sistem Türkiye’ye has bir sistemdir. Devletin ekonomiye
müdahaleleriyle birlikte kişisel özgürlüklerin korunmasına önem vermiş… Bu
ideolojiyi fertle devlet arasında korunması gereken bir denge üzerine
kurmuştur.
“Atatürk’ün söz ve eylemlerinden anlaşıldığına göre ekonomik
kalkınma modelinin amaçları;
Tam çalışma/ hızlı ve dengeli sermaye birikimi/ dış ödemeler
ve dış ticaret dengesinin sağlanması/ dengeli gelir dağılımı/ enflasyonsuz
hızlı kalkınma/ özel girişimlerin geliştirilmesi/ yabancı sermaye ile
işbirliği…
Atatürk ekonomik modelini; devlet bütçesi dengesi/ kaynak harcamalar
dengesi/ dış ödemeler dengesi/devlet işletmesi özel işletme dengesi olarak dört dengenin üzerine kurmuştur.”(Mustafa A.
Aysan)
Atatürk, ülkelerin yükselmesinde iktisadî koşulların kesin
bir rol oynadığını söyleyen ileri görüşlü bir devlet adamıdır ki, İstiklal
Savaşı'nı izleyen günlerde, askerî zaferleri iktisadî zaferlerin izlemesi
gerektiğini kesin bir direktif olarak ifade etmiştir. İktisat siyasetindeki ana
hedefi ise hiç kuşkusuz ekonomik kalkınmadır. Ancak bu kalkınmanın dış borçla,
karşılıksız para basılarak, ekonomik bağımsızlığı terk ederek ve ekonomik
dengeleri gözetmeden gerçekleştirilmeye çalışılmasına şiddetle karşı çıkmıştır…
Zaten Atatürk döneminde bu tür uygulamalara gidilmediğini görmekteyiz.
Bugün ülkemizin karşı karşıya kaldığı ekonomik sıkıntıların
hep bu iktisadî ilkelerin göz ardı edilmesi sonucunda meydana geldiği bir
gerçektir.
Sonuç olarak; Atatürk'ün henüz İstiklal Savaşımızın tozu
toprağı ortadan kalkmadan söylemiş olduğu "...askeri zaferler ne kadar
büyük olursa olsun iktisadî zaferlerle taçlandırılmazlarsa kazanılan zaferler
yaşayamaz, kısa zamanda söner." sözü Türk siyasetinin yolu olmalıdır.
Atatürk gibi düşünemeyenler, bağımsızlığımızı tehlikeye
soktukları gibi ülkeyi bir adım dahi ileri götüremezler…