Toplum tanımında, düzenli insan ilişkilerinden, yardımlaşma
ve işbirliğinden söz edilir. Toplumu oluşturan bireyler, “daha iyi bir yaşam,
sorunlarının çözümü, birlikteliklerinin devamlılığı ve bilgi alışverişi” için
kendi aralarında iletişim kurmak zorundadırlar. Yoksa! Anlaşmazlıklar,
uzaklıklar ve farklılıklar zaman içinde, başka sorunlar üretebilir. Bilgi ve
iletişim çağındayız.
Amma velakin toplumu, (iş birliği konusunda) en iyi
yönlendirecek olan siyaset kurumlarının dahi, kendi aralarında sağlıklı bir
iletişim kuramadıklarını, sağlıklı bir iletişim dili geliştiremediklerini, ülke
geleceği için yan yana gelemediklerini görüyoruz.
Dolayısıyla tavandaki bu iletişimsizlik, topluma da yansımakta,
bu da, toplum sorunlarının daha da büyümesine ve kutuplaşmalara neden
olmaktadır.
Ciddi bir ön yargı problemimiz var.
İnsanlar, kendi düşüncelerini karşısındakine kabul ettirme
derdinde...
Sürekli bir kavga hali, huzursuzluk ve güvensizlik ortamı...
Haber kirliliği yüzünden kontrol edilemeyen öfkeler...
Her kafadan bir ses!
Halbuki, empati yapmak, öfke kontrolünü sağlamak,
nezaketli olmak, ön yargılı olmadan karşıdakini dinlemek, sosyal insan olmanın
ve başkaları tarafından dinlenebilmenin ilk basamağıdır. Bunun aksi bir durum
ve ortamdan, kuru gürültüden başka bir şey çıkmaz. Siyasetin ülke
sorunlarını konuşurken oluşturduğu ortam, tam olarak böyle!
Topluma bir hedef koyamayanlar, insanları yalnızlaştırarak,
çatıştırarak taraftar toplamaya çalışıyorlar. Beslenen ve gittikçe büyüyen
ise; şiddet ve nefret duyguları oluyor. Bütün tartışmalar “ben haklıyım, sen
haksızsın!” diye başlayan ve biten söylemlerden ibaret.
Kuru gürültü!
Herkes karşıdaki ile iletişim kurmaktan, açık ve net
olmaktan korkuyor. İnsanlar, farklı kanallardan bilgi edinip kendi doğrularını
oluşturmak yerine, sloganlaşmış, tarafı olduğu gurubun sözde doğrularını
savunur vaziyette. Gereksiz ayrıntıları gündem yapıp sonra da, ortaya çıkan
duygusal tepkilerle, kendi sanal gündemimizde boğuluyoruz.
Küfür ve hakaretlerin havada uçuştuğu, böyle bir ortamda
bilgi aktarımı olabilir mi?
Böyle bir ortamda sorunlara, sağlıklı çözümler üretilebilir
mi?
Böyle bir ortamda siyaset kurumları, varlık sebepleri olan;
ülke sorunlarını doğru tanımlama, sorun çözme ve yönetme kabiliyetlerini
ortaya koyabilir mi?
İyi bir iletişim diliyle ancak, topluma ne yapmak
istediğinizi anlatabilir, güven sağlayabilir, insanların davranışlarını hatta
düşüncelerini bile değiştirebilirsiniz. İyi bir iletişimle ancak, doğru bilginin
kaynağına ulaşabilirsiniz. Yine iyi bir iletişimle kavgaları bitirebilir,
uzlaşı ve huzurlu ortamlarının mimarı olabilirsiniz. Sadece ülkemiz de değil,
dünya ile ilişkilerimizde de, kendimizi dinletebilmemiz ve karşı tarafı ikna
edebilmemiz için, iletişim de farkındalığınızı ortaya koymamız gerekiyor.
Yoksa doğrularımızın hiçbir anlamı kalmaz.
Ülkenin ve toplum geleceğinin belirleyici aracı olan
siyasetin, topluma karşı sorumluluğu ve hizmeti; kurabildiği iletişimle başlar.
Bir zahmet koltuklarından kalkıp, “dünyada gerçekte neler oluyor, ülke insanı
ne düşünüyor, neyin kavgası veriliyor? diye şöyle bir baksınlar. “Kuyunun dibindeki
kurbağa, dünyayı kuyunun ağzı kadar algılar”mış. Kısacası; İletişimin sorun
çözücü gücüne inanacaksınız!