Ne zaman
umutsuzluğa kapılsak ve zorda kalsak Millet
olarak bir kurtarıcı bekleriz… Hem
de Atatürk’ün
''Şayet bir gün çaresiz kalırsanız, bir
kurtarıcı beklemeyin. Kendiniz kurtarıcı olun. Eğer ülkenizi kurtaracak bir
lider beklemekteyseniz, ben size hiçbir şey öğretememişim demektir.'' vecizini unutarak.
Bir millet bir kez kurulur…
Batının elli
yıllık siyasi stratejilerine imreniriz de, Atatürk’ün bugün dahi
ülkemize yön veren, tüm dünyaya ilham olmuş devlet adamlığını örnek almayı akıl
edemeyiz.
Atatürk gibi düşünemediğimiz müddetçe de, batının amaçlarını
idrak edemez, tam bağımsızlığın bilincine uygun ilerleme kaydedemeyiz.
Bugün size Gazi
Mustafa Kemal Atatürk'ün 30 Ekim 1923'te ilk başbakan olarak atadığı İsmet
İnönü'ye yazdığı mektubun özetini paylaşmak istiyorum.
ATATÜRK'TEN İSMET
PAŞA'YA
"SEVGİLİ Paşam, Cumhuriyet'in ilk başbakanı olarak seni düşünüyorum.
Bizi yine büyük bir savaş bekliyor.
Ben
sana şimdi bildiğinden daha da acıklı olan genel durumu özetleyeceğim. Bize
geri, borçlu, hastalıklı bir vatan miras kaldı. Yoksul bir köylü devletiyiz.
Dört mevsim kullanılabilir kara yollarımız yok denecek kadar az. 4.000 km.
kadar demir yolu var. Bir metresi bile bizim değil.
Üstelik yetersiz. Ülkenin kuzeyini
güneyine, batısını doğusuna bağlamamız, vatanın bütünlüğünü sağlamamız şart.
Doğudaki
aşiret, bey, ağa, şeyh düzeni Cumhuriyet'le de insanlıkla da bağdaşmaz. Bu
durumu düzeltmeli, halkı kurtarmalıyız. Her
yerde tefeciler halkı eziyor. Güya tarım ülkesiyiz ama ekmeklik unumuzun çoğunu
dışarıdan getirtiyoruz.
Salgın
hastalıklar insanlarımızı kırıyor. Üç milyon insanımız trahomlu. Sıtma, tifüs,
verem, frengi, tifo salgın halinde. Nüfusumuzun yarısı hasta.
Ülkeyi neredeyse yeniden kurmamız
gerekiyor. Yunanistan'dan gelen göçmen sayısı
da 400 bini geçecek.
İktisadi
hayatımız da, eğitim durumumuz da içler acısı. İktisatçımız da çok az. Zorunlu
okuma yaşındaki çocukların ancak dörtte birini okutabiliyoruz. Halkın eğitimi
hiç çözülmemiş.
Oysa Cumhuriyet'in insan
malzemesini hazırlamalı, namus cephesini güçlendirmeliyiz.
Hedefimiz milli iktisat,
bağımsızlığın sürekli olması için iktisadi bağımsızlık temel ilkemiz olmalı.
Osmanlı bu gerçeği geç fark etti. Fark ettiği zaman çok geç kalmıştı.
Cumhuriyet'e uygun bir anayasaya gerek var.
Bu
zor durumdan nasıl çıkılabileceğini gösteren ne bir örnek var önümüzde, ne de
bir deney. Ama yılmamak, ucuz, geçici
çarelerle yetinmemek, halkı kurtarmak için sorunları çözmek, kalkınmak,
ilerlemek, milli egemenliğe dayalı, uygar ve özgür bir toplum oluşturmak,
yüzyılımızın düzeyine yetişmek, kısacası çağdaşlaşmak, bu büyük ideali tam olarak
başarmak zorundayız. Kaderin bizim
kuşağımıza yüklediği kutsal bir görev bu…”
Atamız
mektubunda sadece durum tespiti yapmıyor, bir
liderde olması gereken ön görüleriyle, neler yapmamız gerektiğini de
yazıyor.
Bugün içinde bulunduğumuz zor durumdan nasıl çıkılabileceğini
gösteren Atatürk gibi
bir yol göstericimiz ve bir örneğimiz varken, yeniden bir ideal ve kurtarıcı
aramak zaman kaybı…
Her birimizin, milli ülkümüzü
gerçekleştirmek için bir liderlik bilinci
içinde hareket etmesi, HAREKET EDENLERLE bir olması yeterlidir.