Öğretmenlik mesleğime Trabzon Lisesinde başladım. 25 yıl
görev yaptıktan sonra aynı liseden de emekli oldum. Öğretmenliğin ruhunu ve
sorumluluklarını yıllar içinde kavrarken, ilişkilerin kıymetini ve nasıl olması
gerektiğini daha ilk gün, yani öğretmenler odasına adımımı attığım gün anladım…
Özellikle tecrübeli ve bizden yaşça büyük öğretmenlere saygı
göstermek, en önemli yasaydı… Herkes eşitti ama yılların ve emeğin yeri baş
tacıydı…
Göreve yeni başlayan öğretmenler de bu geleneğe ilk günden
uyar, tecrübeli öğretmenlere başöğretmen gözüyle bakardı. Çünkü onlar öğreten
kadar, eğitendi.
Eğitim camiasında kuşaktan kuşağa geçen yazısız yasalar
vardır. Bu yasa eğitim kurumlarına hem kişilik, hem kimlik, hem de saygınlık
verir. Bu gelenek zaman içinde de öğrencilere yansır.
İşte bu yüzden öğretmenleri konuşurken ve onlar için yazılı
yasalar hazırlarken, değerlerini de göz önüne almak, bu saygı ve barış iklimini
bozmamak gerekiyor.
Peki hazırlanan “Öğretmenlik Meslek Kanunu” bunu gözetiyor
mu? Neyi hedefliyor?
Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer “KANUN” ile öğretmenliğin
bir kariyer mesleği olarak tanımlanmış olacağını… Gelişim temelli bir sistem
içinde öğretmenlik sürecini “adaylık, öğretmenlik, uzman öğretmenlik ve
başöğretmenlik” olarak yapılandırılacağını... Öğretmenlerimizin kat ettikleri
mesafenin kanunla adlandırılmış ve ödüllendirilmiş olacağını söylüyor.
Bu açıklamanın ardından eğitim camiasının endişeleri ve
soruları da peş peşe geldi…
“Bu kanun, yapılandırma adı altında ifade dilen başlıklar,
öğretmenlerin bütün ihtiyaçlarına cevap veriyor mu?”
Kanunun içinde aranan konular ve çözülmesi beklenen
sorunlar;
Öğretmen yetiştiren kurumların niteliği ve öğrenci seçimi…
Öğretmen yetiştirme süreci… Öğretmenlerin özlük hakları, yer değiştirme ve
nakil atamaları… Öğretmenin istihdamı, çalışma şartları, ödül ve disiplin
işlemleri… Sözleşmeli öğretmenlerin eş durumu… Dijital eğitimle ilgili eksik
olan altyapı çalışmaları… Ek ders ücretleri ve izin işlemleri…
Kısacası öğretmenin hem sosyal hem ekonomi hem de mesleki
gelişim alanındaki sorunlarına hala net bir cevap yok.
Öğretmenler kendilerinin sadece parayla anılmış olmasından
rahatsız… Kariyer meselesinin ast ve üst konumlar yaratarak bir bölünme meydana
getirmesinden, saygı ve iç barış zeminini bozmasından endişe duymaktalar…
Ayrıca Kanunun, öğretmenleri sınavlar ve farklı hesaplar
içinde boğacağı da dile getiriliyor.
Sonuç olarak;
Öğretmenleri ömür boyu sınava tabi tutmak ve neye hizmet
ettiği belli olmayan mülakatlarla karşı karşıya bırakmak, rakamlarla ve her yıl
değişen müfredatlarla karşı karşıya bırakmak, eğitim sistemine yine, yeni
sorunlar getirecektir.
Doğrusu; Eğitim sistemi ve öğretmenler yararına bir
yapılaşmadan bahsediyorsanız öncelikle işe, öğretmen yetiştiren kurumlardan
başlamanız, adayların seçiminden, öğretmenin istihdamını kadar net bir tavır
ortaya koymanız gerekiyor… Bir bütün olarak öğretmenlerin ekonomilerinde
iyileştirme yapmalısınız.
İnsan yetiştiren öğretmenleri mutlu etmek ve güçlü kılmak
zorundasınız. Onları başka hesapların içinde bırakmadan, moral ve
motivasyonlarını diri tutacak uygulamaları daha açık ve net ortaya
koymalısınız.
Eğitimin yazısız yasalarını ve öğretmenler arasında var olan saygı iklimini bozmamalısınız…