Siyasi rakibini düşman gibi göstermek, Türk siyasetinin geleneği haline
geldi.
İtiraz eden çıkabilir ama son yıllarda suni gündem
oluşturmak, algı ve düşmanlık yaratmak;
siyasetin en fazla kullandığı araçlardan oldu.
Siyaset,
“Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olduğunun”
farkında bile değil. Yarattıkları düşmanlık toplum nezdinde siyaseti;
zararlı, yıkıcı, bölücü bir faaliyet olarak göstermekte, çözüm alanı olmaktan çıkararak,
sorunun kendisi haline getirmekte…
Bu tür ortamlar
insanları, siyasetten soğutuyor; sağlıklı
düşünmekten, akılcı ve doğru kararlar vermekten alıkoyuyor.
Siyaset bilmeli ki; “insanlar barış
içinde daha iyi düşünebilir ve de yönlendirilebilir.”
Çatışmacı ve kışkırtıcı siyasi söylemler
ve kullanılan kavga dili, partileri savaş alanı haline getirmekte. Keşke
siyaset arada bir aynaya baksa…
Siyasi kavgalarında karşıdakinin
kişiliğine, inancına, emeğine, geçmişine hatta ailesine bile saldırılabiliyor. Dostluk, vefa, hizmet duyguları kuru
çekişmelere feda edilebiliyor. Değerler mücadelesi değil bu; çoğu zaman adı
bile konulmayan tiyatro gösterisi.
Peki, toplumu
özellikle de gençlerimizi, mesuliyetsiz,
ilkesiz, değerleri yok sayan, her
şeyi düşmanlık üzerinden tanımlayan politik zihniyetten nasıl kurtarabilir ve de uzak tutabiliriz?
İş sağduyulu insanlara ve
topluma düşüyor. Kendi benlik bütünlüğümüzü ve ülke birliğimizi tehlikeye
sokabilecek olan yıkıcı potansiyelden kaçınmamız, öfkemizi
kontrol etmemiz ve ortada dolaşan kirli bilgileri kullanmamamız gerekiyor.
Birbirimizi
dinleyerek, saygı çerçevesinde konuşmayı becerebildiğimiz, siyasetin kuru çekişmelerinin
asıl gayesini idrak edebildiğimiz gün, toplum kendi gündemini oluşturacak, barışını
kuracak, siyaseti de fabrika ayarlarına döndürecektir.
Toplum
yaşamının hemen hemen bütün alanlarında olduğu gibi elbette siyasette de,
“muhalif ve rakip” olgusu var. Ama bu kavramların içini sadece düşmanlık ve kinle
doldurmak, bir zihniyet bozukluğudur.
“Muhalifliği” düşmanlık olarak değil, bir
görüşe ve eyleme karşı olmak, farklılık; “Muhalif tutumu” ise, fikirde, projede
ve eylemde çeşitlilik ve zenginlik kaynağı olarak görmeliyiz.
Tutarlı projelere ve politikalara
dayalı bir muhalif tutum, hem ülke hem de siyasi iktidar için de bulunmaz bir
nimettir.
Siyaset ‘mağdur'
görüntüsü verebilmek için sürekli bir düşman yaratma çabasından vaz geçmelidir.
Toplumun kendilerine inanmasını, sağlıklı
seçimler yapılmasını isteyenler, düşmanlık değil, çözüm ve umut üretilmeliler… Bu ilkeli duruş siyaseti aynı zamanda,
mafya ve sokak çetelerinden uzaklaştıracak, mücadelelerini millete dönük, daha
temiz bir ortama taşıyacaktır…
Sonuç
olarak; Kendi sorunlarını ve öfkelerini değil, vicdan ve sorumluluk
çerçevesinde, toplumun kaygılarını dillendiren, ortak değerleri birleştirici
unsur olarak kullanan siyasi partiler, toplumun enerjisini yüksek tutacak, bu
enerjiyi, hoşgörü iklimi içinde kendi taraflarına çevirebileceklerdir.
Sloganımız;
“Birlikte iyileşebilir ve birlikte güçlenebiliriz.”