“Yerelde ve ülke siyasetinde kadınların yeri nedir, kadınına
dost kent var mıdır?” diye sorsanız ben de size,
“Hem ulusal düzeyde hem de yerel düzeyde, siyasal sürecin
içinde ve de karar mekanizmalarında ne kadar kadın var ki?” diye sorarım..
Bu sorunun cevabı genellikle de olumsuzdur.
Ülkemizde, yerel yönetimlerin ve siyasi partilerin kadına
uzanan dost eli eksiktir.
Belediyeler ve siyasi partiler hangi özellikleriyle ön plana
çıkmış olursa olsunlar, “yönetim başarılarından” bahsetmek için “katılımcılık
anlayışlarına” bakmak lazım.
Bu hem kadın-erkek eşitliği açısından hem de demokrasinin
pratikte yerleştirilebilmesi açısından oldukça önemlidir.
Kadını sadece şiddet
sarmalında göstererek, haklarını gözettiklerini iddia eden sözde paylaşımcı
siyaset kurumlarına ve yerel yönetimlere soruyorum; çalışma ekibinizde ne kadar
kadın var?
Birçoğunuzun kadın dernekleriyle bile iletişim içinde
olmadığını söyleyebilirim.
Güven ve paylaşımın
olmadığı bir yerde dostluktan bahsedilebilir mi?
Dolayısıyla kendi bünyesinde kadın-erkek eşitliğini
sağlamamış siyasi yönetimlerin, kadınların hayatlarını iyileştirmeye ve şiddeti
önlemeye yönelik sundukları çözümler havada kalırken, söylemleri politik bir
tavırdan öteye de gitmiyor…
Hâlbuki biz “kadınlar
her alanda olabilmelidir” derken, AVM’lerden, sokaklardan, bahçelerden,
metrolardan bahsetmiyoruz.
Sadece şiddete yoğunlaşmak, aydınlatma ve kamera sisteminin
fazlalaştırılması, kadınların toplu taşıma araçlarından istedikleri yerde
inebilmeleri destekleyici adımlar olsa bile sizi tek başına kadın dostu
yapmıyor.
Yönetimler “kadınlar ne istiyor, şiddetle nasıl baş
edebiliriz?” sorusunun cevabını artık direk beraber çalıştıkları kadınlarla
beraber aramalılar…
Kadın önce sorunlarını tartışacağı, çözümler üretebileceği,
kararlar alabileceği, kendini geliştirebileceği alanlara ulaşabilmeli… Bu
alanlar ile kadın arasında hala cinsiyetçi bir engel varsa orada, kadına
dostluktan bahsedilemez.
Sonuç olarak;
Kent nüfusunun yarısını oluşturan kadınların; kentlerinin
sunduğu ekonomik, sosyal, siyasi fırsatlardan tam olarak yararlanması, planlama
ve karar alma süreçlerine tam ve eşit bir biçimde katılmaları gerekir.
Yerelde sosyal alanını kuran ve söz hakkını kullanabilen
kadınlar ancak, ülke siyasetinde de bir varlık ortaya koyabilir.
Kentlerimizi “kadın dostu” kente dönüştürmek demek aynı
zamanda kadını, ülke siyasetine taşımak demektir.
Kent ve ülke politikalarında yeteri düzeyde kadın görürsek
ancak eşitlikçi bir bakış açısından ve dostluk anlayışınızdan bahsedebiliriz.
Bunun için de yerel
yönetimlerin ve siyasi kurumların öncelikle cinsiyetçi bakış açısından
kurtulmaları gerekir…