SON DAKİKA
SON DAKİKA


Anam bize dua et!..
20.05.2019

19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nı büyük coşku ile kutladık.

Bir kez daha Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını şükran, minnet ve rahmetle andık.

Öyle güzel bir tarihimiz, öyle güzel ecdadımız var ki...

Her zaman söyledim...

Mustafa Kemal, Allah’ın Türk milletine büyük bir armağanıdır.

Nezihe Araz’ın Dünya Yayıncılık tarafından yayımlanan “Mustafa Kemal’le 1000 Gün” adlı kitabında, Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım’la ilgili çok duygusal bir anı var.

Bugüne kadar hiç okumamıştım.

Sanırım birçoğunuz da okumamıştır.

O anı Mustafa Kemal’in cepheye gitmesi ile ilgili.

Zübeyde Hanım ile Mustafa Kemal’in emir eri Ali Çavuş arasında geçiyor.

Kitapta yer alan anıda şu ifadeler yer alıyor:

***

“Mustafa Kemal’in emir eri Ali Çavuş içeri girdi:

- Beni emretmişsin anne!

–Uğlum nerde Ali? Mustafam nereye gider?

Ali başını önüne eğmişti:

- Çaya gitti anne. Çay davetine. Sana da öyle dedi ya.

- Adi! A be ben bilmezmiyim nereye gitmiştir uğlum. Anayım ben! Cepheye gitti. Yüreğim öyle der. Ama o istemez hiç kimse bilsin nereye gittiğini. İşte yazdığım bir mektup bunun için Mustafama.

Ali şaşkın şaşkın:

- Yazdın mı, diye sorarken, Zübeyde Hanım gözlüğünü düzeltti ve yazdıklarını okumaya başladı:

- Mustafam, bilirim gelmeyeceksin. Çay davetine gidiyorum dedin. Ama molla annen nereye gittiğini bilir. Sen cepheye gidersin. Benim yüreğim bunu bilir. Senin için dua ediyorum bilesin. Bil! Ve de Mustafam, zaferi ele almadan dönme. Ben, seni beklemeyi bilirim. Ali al bu mektubu yetiştir una. Neredeyse bul.Bul uni anladın mı? (...)

Mustafa Kemal kalpağı elinde Ali Çavuş’un ona ulaştırabildiği anasının mektubunu bir kez daha okuyup cebine yerleştirdi, sonra kalpağını başına giydi.

İki elini yanındaki genç yaveri Salih’in omuzlarına koyarak:

- Ne oldu, dedi, sus pus oldunuz. Merak etmeyin çocuklar, cebimde anamın hayır duası var. Artık size sırrımı açabilirim. Şimdi buradan doğru cepheye gidiyoruz. Taarruzu başlatacağız! Önce Tuz Gölü üzerinden Konya’ya, oradan da doğru cepheye! Konya’da yapılacak önemli bir işimiz var. Ayın yirmisinde de yine Akşehir’de olmamız lazım.’

Kocatepe’de gün doğuyor. Sonsuz bir sessizlik ve bekleyiş... Mustafa Kemal, bir taşın üstünde oturuyor.

Arkasında ayakta Kolordu Kumandanı Bekir Sami, Fevzi ve İsmet Paşalar.

Mustafa Kemal konuşmuyor, düşünüyor.

Birden gökleri yaran, sessizliği paramparça eden topçu barajı ateşi başladı. Sanki yer yerinden oynuyor. Kocatepe ara sıra ışığa boğuluyor, bir amfitiyatro gibi görünüyordu. Mustafa Kemal, ayağa kalktı. Dediklerini hiç kimse işitmiyormuş gibi seslendi:

- Rabbim! Yunanlıların kazandığını gösterme bana! Onlar kazanacaksa gök kubbe başıma yıkılsın daha iyi. Anam! Bize dua et!” 

***

İşte o anı böyle...

Mustafa Kemal’in itikatını sürekli sorgulayanlara, millete bu yönde algı operasyonu yapanlara ders verir gibi...

Bir ayette şöyle denir: ‘DUANIZ OLMASA SİZE NEDEN DEĞER VEREYİM?’

Şöyle bir düşünün...

Memleketimizin bütün tersanelerine girilip, bütün ordularının dağıtılıp, her köşesinin bilfiil işgal edildiği zamanlardı.

Paraları, yiyecekleri, ilaçları, silahları, kurşunları yoktu ama göğüslerinde imanları vardı.

Bu koşullar altında bile bu toprakları ne terk ettiler ne de terk etmeyi düşündüler. Yeri geldi cepheye mermi taşıdılar, yeri geldi gencecik oğullarını vatan yolunda kara toprağın bağrında uyuttular ve hep birlikte yoksulluğun içinden yükselen bir zafer, bir destan yazdılar:

Kurtuluş Savaşı destanı.

Cepheye giden genç belki bir daha hiç göremeyeceği annesinden helallik istiyor. Belli ki anne ağlıyor. Vatanın haline, oğlunun gençliğine, her şeyden habersiz, öksüz kalacak çıplak torununa ağlıyor.

Ama dudaklarından duadan, “Vatan sağ olsun”dan başka bir şey çıkmıyor.

Eli silah tutan tüm erkekler cephede.

İş başa düşmüş, analarımız kızlarını da alıp İmalat-ı Harbiye’ye koşmuş. Kınalı elleri hamur açmakla değil, cepheye kurşun yetiştirmekle meşgul. Objektife mahcubiyetle baktıkları temiz yüzlerinden umut ve inanç okunuyor.

İşgale karşı herkes birleşmiş.

Elde avuçta yok.

Kuva-yi Milliye birliklerinin ihtiyaçları halk tarafından karşılanıyor. Ne hastane ne doktor: yaralıları kadınlarımız tedavi etmeye çalışıyor.

O durumda bile silahlarını ellerinden bırakmaya yanaşmıyorlar.

Yunan ordusu Yassıhöyük’ü alıp Ankara’ya yürümeye ve Asya’da büyük imparatorluk kurma hayallerini gerçekleştirmeye hazır.

Ancak hesaba katmadıkları şey iman gücü.

Yunan top sesleri altında Ankara’da yapılan zafer duası.

Başlar önde, kalpler Rahman’a, eller semaya doğru açılmış, silahımız dua.

O nedenle; Bu büyük milletin küllerinden yeniden doğmasına liderlik yapmak eğer Mustafa Kemal’e nasip olmuşsa bunun arkasındaki sır perdesi nedir?

DUANIN GÜCÜ


© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap