SON DAKİKA
SON DAKİKA


Pontusçuluğun Sonu
26.05.2019

Dünden devam ediyoruz.

Paris Barış Konferansı’na Doğu Karadeniz bölgesi için verilen nüfus istatistiklerinin farklı ve abartılarak verildiği dikkati çekmektedir. Bunun en önemli nedeni, bölgede Rumların hiçbir yerde çoğunluğu teşkil edememeleridir.

Bölgenin nüfus yapısı ile ilgili ileri sürülen rakamlar, birbirinden oldukça farklıdır. Örneğin Venizelos’un nüfus kaynağı 1912′de Fener Patrikhanesi tarafından yapılan istatistik bilgilerinden oluşmaktadır. Özellikle politik amaçlar taşıyan bu türlü rakamlar, gerçeği yansıtmaktan uzaktır. Hal böyle olunca, yine en çok güvenilir olan ve doğruyu yansıtan, Osmanlı Devleti’nin resmi istatistikleri olmaktadır.

...

Bu konuda bir orantı vermek gerekirse, Türk nüfusu, Rum nüfusunun 10 katıdır. Buna karşın, Türkiye’den bağımsız bir Pontus Devleti için, olabildiğince büyük toprak koparmak ve Yunanistan’daki gönüllüleri buraya taşımak amaçlanıyordu. Bu konuda bir Pontus Ordusu kurulması ve bu ordunun, İngiliz makamlarının kontrolünde olması düşünülüyordu.

...

1920 sonlarına doğru Karadeniz kıyılarında, Samsun, Çarşamba, Bafra, Erbaa, Zile’deki Rum köylerinde, Rumlar geniş çete faaliyetlerine giriştiler. Başlangıçta 6-7 bin silahlı kadar tahmin edilen Pontusçular, daha sonra 25 bin kadar silahlı kuvvete ulaştılar. Bu durumda Kurtuluş Savaşı’nın en çetin günlerinde Ankara Hükümeti, askeri önlemler almak zorunda kaldı. 1920 sonu ve 1921 başlarında III. ve XV. Kolordular, bu bölgelere önemli askerî birlikler gönderdiler. Daha sonra III. Kolordu, Birinci Merkez Ordusu şekline konuldu ve Pontus sorunu, bu orduya bırakıldı. 1921 yılı boyunca, yoğun bir faaliyet yaşandı.

...

Bu hareketlerde Pontusçulara ait 117 büyük sığınak tahrip edildi. Resmî makamlara göre 3.877 Pontusçu öldürüldü. Bu arada Pontusçular da, 439 Türk köyünü yaktılar, asker ve halktan önemli kayıplara neden oldular. Pontusçulara karşı hareketlerde bir ara ve özellikle 1921 sonunda 20.000 kişilik bir askerî kuvvetin bu bölgede kullanılmasını gerekti. Cephelerde düşmanla savaşılan günkü koşullar içinde böyle bir kuvveti bu bölgede alıkoymak, Türk Genelkurmayı için gerçekten büyük bir külfetti. Fakat 1921 sonunda ve 1922 başlarında Karadeniz Bölgesi’ndeki Rum nüfusunun Yunanistan’a taşınmasına başlandı. Bu durum, Karadeniz Bölgesi’ndeki Rum nüfusun ortadan kalkması ve Türkiye’de ulusal birliğin sağlanması yönünde önemli bir etken oldu.

...

Anadolu’nun bir Türk yurdu olduğunu bütün dünyaya kanıtlayan ve dışarıdan planlanan senaryoların kabul edilmeyeceğini kanıtlayan Lozan Antlaşması, tüm sorunların çözüm belgesi oldu. İlginç ve önemlidir ki, Yunanistan’ın yıllardır dünya gündemine taşıdığı Pontus Sorunu ile ilgili olarak, Lozan Antlaşması’nda tek bir madde yer almadı.

***

Sonuç olarak, konu ile ilgili saptamalarda bulunmak gerekirse:    

1) İ.Ö. 301-63 yılları arasında yaşayan Pontus Devleti’nin, Grekçe kullanmak dışında, Yunanistan ile bir ilgisi yoktur.

2) Yunanlılar, Karadeniz’de dahil olmak üzere, kurdukları koloni şehirlerine “vatan” gözüyle değil, “sömürge” gözüyle bakmışlardır.

3) İ.S. 12071461 yılları arasında yaşayan Trabzon Rum Devleti’nin de, Yunanistan ile bir ilgisi yoktur. “Rum” tanımlaması, “Roma/Doğu Roma/Bizans”tan gelmektedir. Doğudan yaklaşan Türkler, Anadolu toprakları için, genel bir adlandırma olarak Rum kelimesini kullanmışlardır. Eğer böyle olmasaydı, Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin de Yunanlı olduğunu söylemek gerekecekti.

4) Karadeniz Bölgesi, hem Pontus Krallığı hem de Trabzon Rum İmparatorluğu’ndan daha uzun bir süredir, Türk egemenliğindedir ve onun da ötesinde “Türk yurdu”dur. Bu durum, 540 yıl gibi uzun bir dönemde, Karadeniz Bölgesi’ne damga vuran tarihi eserlere bakılırsa, daha iyi anlaşılacaktır.

5) Bu bölge; Kurtuluş Savaşı ile birlikte ülke bütünlüğünü sağlayan ve bunu, tüm dünyaya kanıtlayan Türkiye Cumhuriyeti’nin ayrılmaz bir parçasıdır. Bu durum, Karadeniz Bölgesi’nde yer alan şehirlerimizin sosyal, kültürel ve nüfus bakımından anlaşılmaktadır.

6) 11 Eylül 2001 tarihinden sonra, dünyamızın her zamankinden daha çok barış ortamına ihtiyaç duyduğu açıkça görülmüştür. Yunanistan’ın, “Pontus” gibi, olmayacak hayallerin peşinden koşması, “dünya barışı” için son derece tehlikelidir.

7) Eğer bu türlü politikaların peşinden koşulacaksa, Yunanistan’ın, tarihsel Makedonya’nın sınırları içerisinde bulunan Selanik şehrini, öncelikle Makedonya’ya vermesi gerekir.

8-) Türkiye Cumhuriyeti, kurulduğu günden beri “Yurtta barış, dünyada barış” ilkesini benimsemiştir. Gün geçtikçe tüm dünya tarafından daha çok benimsenen bu ilke, Mustafa Kemal ATATÜRK’ün ne denli ileri görüşlü bir lider olduğunu ortaya koymaktadır.

9-) Son olarak Yunanistan, bu yayılmacı tutumundan vazgeçmediği sürece, yanlış ve tehlikeli bir politikanın tüm sorumluluğunu, tüm dünyaya karşı açıklamak ve olası sonuçlarını kabullenmek zorundadır.

10-) Türkiye Cumhuriyeti, komşularıyla ve tüm dünya ülkeleriyle, barış ve kardeşlik içerisinde uygarlık ve esenlik dolu ilişkiler kurma çabasındadır. Bu düşünceyle de, hiçbir ülkenin toprağında gözü yoktur. Başka ülkelere verecek bir karış toprağı da bulunmamaktadır.

Kyn: Ondokuz Mayıs Üniversitesi


© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap