SON DAKİKA
SON DAKİKA


Ulaşım için Murat Başkan ne söyledi?
26.04.2019
Dün “Marka şehir böyle olmaz” diyerek kaleme aldığım Trabzon’un ulaşım sorunu ile ilgili yazımda Büyükşehir Belediye Başkanı Murat Zorluoğlu’na büyük görev ve sorumluluk düştüğünü belirterek çağrı yapmıştım.

Demiştim ki;

“Bugüne kadar ‘Ulaşım sorunu nasıl çözülmeli’ noktasında Şoförler Odası, STÖ’ler, Trafik Komisyonu, belediye yetkilileri, Valilik ve üniversitenin bir araya gelerek çözüm yolları aramamaları, bu şehrin ayıbıdır.

Şehir merkezine girmenin bir işkence, Çukurçayır ve Boztepe’ye çıkmanın bir çile olduğu, Trabzon meydanındaki görüntünün ‘minibüs şehri’ imajı yarattığı Trabzon’da bu görüntüye son verilmesi olmazsa olmazdır.

Şehrin sorunlarını seçim öncesi Trabzon’u karış karış gezerek çok iyi bilip not alan  Büyükşehir Belediye Başkanı Murat Zorluoğlu öncelikle daha yaşanabilir, daha modern bir şehircilik anlayışı için ulaşım sorununu kesinlikle masaya yatırmalıdır.”

Dile getirdiğim Trabzon’un ulaşım sorunu karşısında çok sayıda destek maili aldım.
Gördüm ki Trabzon halkının en önemli beklentisi bu.


‘Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanı ne düşünüyor?’ diye aramama fırsat kalmadan Sayın Zorluoğlu duyarlılığını ortaya koyarak kısa öz ve önemli mesajını yolladı.

Dedi ki;

“Osman Bey, bugünkü yazınız bizim de görüşlerimizle uyuşuyor. İnşallah kısa sürede aksiyon alacağız.”
Öncelikle Sayın Başkan’a   kayıtsız kalmadığı ve gösterdiği duyarlılık için hem gazetemiz hem de şehrimiz adına teşekkür ediyorum.
Görülüyor ki Murat Başkan daha göreve başlamadan belirttiğim gibi Trabzon’un sorunlarının fotoğrafını çekmiş.

Örneğin Boztepe ve Çukurçayır’da yaşanan ulaşım sorununu çözmek için Karayolları ağında da bulunan eski Erzurum yolunu  (Hayali Garajı alanı) Değirmendere kavşağına (Vardallar-Opel) bağlayacak şekilde sahille buluşturmak olmazsa olmaz hale gelmiştir.

Ulaşım sorunu bu şehrin kanayan yarası...
Başkan Zorluoğlu’nun bütün dinamiklerini bu yönde harekete geçirip bu sorunu “Acil eylem  planını” devreye sokup çözeceğine inanıyorum.

Görülüyor ki bu şehir adına sorunların çözümü noktasında üretmeyen sivil toplum örgütlerini de Sayın Zorluoğlu harekete geçirecektir.
Ve Trabzon’u hafif raylı sistemle de buluşturarak yıllardır hayal edilen ama gerçekleşmeyenleri gerçeğe dönüştüreceğine de belirttiği gibi aksiyon alacağına inanıyorum.

Ve Başkan Zorluoğlu’nun  koskoca Trabzon sahilini dolgu işgalinden kurtarıp şehir insanının denizle arasına barikat kurulmasının önüne geçmesi gerektiğini düşünüyorum.

Diyeceğim şu ki; Trabzon’un marka şehir olabilmesi için önünde çok daha yapacağı iş var.
Lafla peynir gemisi yürümüyor ki!..

Bunu Sayın Zorluoğlu’nun da bildiğini düşünüyorum.



ATATÜRK'N İNÖNÜ'YE MEKTUBUNU BİLİR MİSİNİZ? 

29 Ekim 1923 tarihinde ‘Cumhuriyet’ yönetim biçimi Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilmiş ve Devletin yeni ismi “Türkiye Cumhuriyeti” olarak belirlenmiş, Mustafa Kemal de ilk cumhurbaşkanı olarak seçilmişti.

30 Ekim 1923 sabahı Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’ün İsmet İnönü’ye gönderdiği mektubu bilir misiniz?

Çok şey anlatır.
Gelin okuyalım... 

“Sevgili paşam, Cumhuriyet’in ilk başbakanı olarak seni düşünüyorum. Dur, hiç itiraz etme. Niye seni seçtiğimi şimdi anlayacaksın.
Bizi yine büyük bir savaş bekliyor. Durumumuzun bir bölümünü Cephe Komutanı ve Lozan Baş Delegesi olarak elbette biliyorsun. Büyük devletlerin bu sefil duruma bakarak, kısa zamanda pes edeceğimizi sandıklarını Lozan dönüşü sen bize anlattın.
Ben sana şimdi bildiğinden daha da acıklı olan genel durumu özetleyeceğim. Bize geri, borçlu, hastalıklı bir vatan miras kaldı. Yoksul bir köylü devletiyiz.

Dört mevsim kullanılabilir karayollarımız yok denecek kadar az. 4.000 km. kadar demiryolu var. Bir metresi bile bizim değil. Üstelik yetersiz. Ülkenin kuzeyini güneyine, batısını doğusuna bağlamamız, vatanın bütünlüğünü sağlamamız şart. Denizciliğimiz acınacak durumda.

Köylümüzü topraklandırmalı, ihtiyacı olan bir çift öküz ile bir saban vererek çiftçi yapmalıyız. Doğudaki aşiret, bey, ağa, şeyh düzeni Cumhuriyet’le de insanlıkla da bağdaşmaz. Bu durumu düzeltmeli, halkı kurtarmalıyız.

Her yerde tefeciler halkı eziyor. Güya tarım ülkesiyiz ama ekmeklik unumuzun çoğunu dışarıdan getirtiyoruz. Sığır vebası hayvancılığımızı öldürüyor.
Doktor sayımız 337, sağlık memuru 434, ebe sayısı 136. Pek az şehirde eczane var. Salgın hastalıklar insanlarımızı kırıyor. Üç milyon insanımız trahomlu. Sıtma, tifüs, verem, frengi, tifo salgın halinde. Bit ciddi sorun. Nüfusumuzun yarısı hasta. Bebek ölüm oranı %60’ı geçiyor.
Nüfusun yüzde 80’i kırsal bölgede yaşıyor. Bunun önemli bölümü göçebe.
Telefon, motor, makine yok. Sanayi ürünlerini dışarıdan alıyoruz. Kiremiti bile ithal ediyoruz. Elektrik yalnız İstanbul ve İzmir’in bazı semtlerinde var.

Düşmanın yaktığı köy sayısı 830. Yanan bina sayısı 114.408. Ülkeyi neredeyse yeniden kurmamız gerekiyor. Yunanistan’dan gelen göçmen sayısı da 400 bini geçecek. İktisadi hayatımız da, eğitim durumumuz da içler acısı. İktisatçımız da çok az. Zorunlu okuma yaşındaki çocukların ancak dörtte birini okutabiliyoruz. Halkın eğitimi hiç çözülmemiş. Oysa Cumhuriyet’in insan malzemesini hazırlamalı, namus cephesini güçlendirmeliyiz. Kültür eserleri kaçırılmış, kaçırılmaya devam ediliyor.

Raporlarda daha ayrıntılı, daha acı bilgiler var. Bunları bakanlara ve parti yönetim kuruluna da ver. Genel durumu tam bilsinler.
Bütçemiz, gelirimiz yetersiz. İktisadi çıkmazdan kurtulmak için geliştirdiğim bir düşüncem var. Bu düşünceyi günü gelince konuşuruz. Hedefimiz milli iktisat, bağımsızlığın sürekli olması için iktisadi bağımsızlık temel ilkemiz olmalı.
Osmanlı bu gerçeği geç fark etti. Fark ettiği zaman çok geç kalmıştı.

Cumhuriyet’e uygun bir anayasaya gerek var. Bu zor durumdan nasıl çıkılabileceğini gösteren ne bir örnek var önümüzde ne de bir deney.
Ama yılmamak, ucuz, geçici çarelerle yetinmemek, halkı kurtarmak için sorunları çözmek, kalkınmak, ilerlemek, milli egemenliğe dayalı, uygar ve özgür bir toplum oluşturmak, yüzyılımızın düzeyine yetişmek, kısacası çağdaşlaşmak, bu büyük ideali tam olarak başarmak zorundayız.

Bu ana kadar bu ideali koruyarak geldik. Bundan sonra daha hızlı yürümek zorundayız. Bunun için gerekli yöntemi, yolu birlikte arayıp bulacağız. Yoksul ve esir ülkelere örnek olacağız. Kaderin bizim kuşağımıza yüklediği kutsal bir görev bu. Bu büyük görevin ağırlığını ve onurunu seninle paylaşmak istedim.

Allah yardımcımız olsun!”
İşte Cumhuriyet böyle kuruldu sevgili okurlar... 
(Mektup, Turgut Özakman’ın yazmış olduğu ‘Cumhuriyet: Türk Mucizesi 2’ kitabından alınmıştır.)

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap