Değerli okuyucularımız, bu satırları dikkatle okuyup milletimizin geçmişte yaşadıklarını irdeleyip bugün yaşananlarla karşılaştırınız.

“Ben,1919 Mayıs ayı içinde Samsun’a çıktığım gün elimde maddi hiçbir kuvvet yoktu. Yalnız büyük Türk milletinin soyluluğundan doğan ve benim vicdanımı dolduran yüksek ve manevi bir kuvvet vardı. İşte ben bu ulusal kuvvete, bu Türk milletine güvenerek işe başladım. Ben, Türk ufuklarından bir gün kesinlikle bir güneş doğacağına, bunun sıcaklık ve kuvvetinin bizi ısıtacağına, bundan bize bir güç çıkacağına o kadar emindim ki, bunu adeta gözlerimle görüyordum.

Milletimiz çok büyüktür. Hiç korkmayalım. O, tutsaklık ve aşağılığı kabul etmez. Fakat onu bir araya toplamak ve kendisine, “Ey millet, sen tutsaklık ve aşağılığı kabul eder misin?” diye sormak gerekir. Ben milletin vereceği cevabı biliyorum. Milletin büyüklüğünü biliyor ve soru karşısında, onun, o soruyu soran çocuklarını canı gibi seveceğini ve alınlarından öpeceğini biliyorum.

Ben biliyorum ki, bu millet, kendisine bu soruyu soran çocuklarının hep o esasa dayanan çare ve hazırlıklarını canla başla kabul edecektir. Onun için işte ben şimdi bu yoldayım. Yabancılar tamamen inanmalıdır ki, Türkiye ve Türkiye’de yaşayan millet başlı başına bütün dünya milletleri içinde etkin bir varlığa sahiptir, bu yok edilemez. Ben ve benim gibi birçok vatandaşlar, kardeşler, milletin asıl vatanı, ümitsiz felakete düştüğü zaman görevli oldukları görevi yapmak durumunda kaldılar.

Bunu elbette yapacaklardı, yapmaları zorunlu idi, vicdani idi, insani idi, milli namus gereği idi.” (ATATÜRK)

Değerli okuyucularımız, lütfen dikkat! Maalesef günümüz dünyası karşılıklı tuzakların kurulduğu bir sarmalın içinde. Nice masum insanlar yuvalarından sürülmüş, körpecik çocukların cansız bedenleri sahillere vurmuştur. Bir yandan İslam dünyasının dört bir yanında ateş çukurları açmak isteyenler fitne, terör ve ihanet silahlarıyla kardeşi kardeşe düşürmüştür. Türlü hile ve desiselerle, plan ve tuzaklarla varlığımızı ve bekamızı istikbal ve istiklalimizi hedef almışlardır. Bütün bu zorluklara rağmen kadınıyla erkeğiyle, genci ve yaşlısıyla milletimizin her bir ferdi, yeryüzünde kötülüğün son bulup, iyiliğim hakim olması için çaba göstermiştir ve aynı ruhla yine gösterecektir. Milletimiz, karanlık oyunları feraset ve basiretiyle bozmuştur ve bugün de bozacaktır. Dün olduğu gibi bugün de çaresizlerin çaresi, kimsesizlerin kimsesi, mağdurların ve mültecilerin umudu olmaya devam edecektir.

Bu durum karşısında, her zaman olduğu gibi bugün de bizi birbirimize düşürmek isteyenlere fırsat vermeyelim. Gönüllerimizi iman ve insan kardeşliğiyle birleştirmeye devam edelim. Terörü, fitne ve fesatı körüklemek isteyenlere karşı uyanık olalım.

Azim ve kararlılığımızı, birliğimizi ve dirliğimizi zedeleyecek her türlü eylem ve söylemden uzak duralım. Millet olarak tüm benliğimizle güvenlik güçlerimizin yanındayız.