İnsan kendi tercihini kendisi yapmalıdır. Karun’u mu, İsa’yı
mı tercih etmelidir? Bilindiği üzere Karun, kova gibi kuyunun dibine, Hz. İsa
ise yücelere erdi. Bizler bunlardan hangisini tercih etmeliyiz?
Öğrencisine, adam olmayanlarla arkadaşlık etmemesini öneren
Mevlana, iyi ve güzel huylu olmayı, arkadaşlarıyla ve çevresiyle iyi geçinmeyi
yücelmenin yolu olarak önermektedir.
İnsanın, olgunlaşmak için belli bir eğitim sürecinin zaruri
olduğuna inanan Mevlana, bu konuyu izah ederken üzümü örnek verir. Üzüm şarap
olmak isterse bir süre küpün içinde kalıp kaynaması, köpürmesi gerekir.
Toprakla eş olan şu benliğimiz, topraktan ayrılınca berrak bir ayna kesilir.
İnsan da ilahi eğitimin küpünde pişmeli ve kıvam almalıdır. Beden arzularından
kurtulup berraklaşmalıdır. Yüzün ayna olabilmesi için ruhun şekillenmesi
zaruridir. Bunu da ancak eğitim yapar…
İnsanlar yücelmek için gönül bahçesine girip gül gibi
kokulara bürünmeli, göklere uçup melekler gibi nurlanmalı, yağ gibi yanıp ışık
kesilmeli. İşte o zaman hem mülk hem gök hem cennet hem Rıdvan hem insan hem
manevi arslan ve hem de ceylan olursun. Mekandan kalkar, mekansızlık alemine
gidersin. Kendinden ayrılır, bineksiz ve ayaksız su gibi yol alırsın. İç içe giren
canla gönül gibi olursun…
Böylece Mevlana, benlikten ayrılmayı, başkalarının gönlüne
girmeyi, yücelmenin şartı olarak görmektedir. Bu şahsiyete sahip kimseler,
hevesini bırakır, acıları tatlılaştırır ve aydınlığa perde olmaktan kurtulur…
İYİLİĞİ EMRETMEK, KÖTÜLÜKLERDEN SAKINDIRMAK
“İnanan erkekler ve inanan kadınlar birbirlerinin
velisidirler. İyiliği emrederler, kötülükten men ederler, namazı kılarlar,
zekatı verirler, Allah’a ve elçisine itaat ederler. İşte onlara Allah rahmet
edecektir. Allah daima üstündür, hüküm ve hikmet sahibidir. (Tevbe,71)
Efendim; toplumumuzun ahlaki değerlerini, heves ve arzuların
oyuncağı olmaktan kurtarıp korumak hepimizin görevi olmalıdır. Hayra davet,
iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak, bazı insanların arzu ve isteklerine
ters düşecektir. Bazılarının menfaatleriyle, bir kısmının da gururuyla
çatışacaktır. Bu açıdan bakıldığında ilahi buyruğun ne kadar zor bir görev
olduğu anlaşılacaktır…
Ancak bilinmelidir ki, toplumların kurtuluşu ancak iyinin
iyi, kötünün kötü olarak tespit edilmesine ve de bilinmesine bağlı olduğu
evrensel bir gerçektir…