“ Ben kimim ve nerden geldim?”Diğer bir ifadeyle,”Beni kim yarattı?”

Bu soru, gözleriyle göremedikleri şeye inanmayan “materyalistler”in çözemedikleri bir düğüm noktasıdır. Onlar, fıtrattan gelen sesi içlerinde gizleyip bu kainat ve onda bulunan her şey kendiliğinden var olmuştur. Keza bu alemde gördüğümüz şu nizam ve intizam da “kör bir tesadüfün eseri”dir diyerek körlük ve şaşkınlıklarında ısrar ediyorlar. Fakat diğer taraftan, fıtratın sesine kulak verenler; kendilerini, etrafında gördükleri ve alemi yaratan büyük bir yaratıcının varlığını kabul eder.Bütün kalpleri ve bütün varlıklarıyla ona yönelirler.Korku ve ümitle O’nun lütuf ve yardımını isterler. Bu onların kalplerinin ta derinliklerinden kopup gelen asil bir duygu ve Kuran-ı Kerim’in açıkladığı “DİN”dir…

Yaratılıştan gelen bu ses, bazen insanın içinde gizli kalır, açığa çıkaramaz. Bazen da insan, genişlik ve rahatlık zamanlarında onu bizzat kendisi gizler içinde… Fakat insan, hayatın çok çetin ve zor anlarında insanı saran, bir takım acı olaylarla başbaşa kaldığı ve artık etrafında bulunan her şeyden tamamen ümidini kestiği zaman, bu ses, bütün varlığıyla kendisini gösterir, içten gelen bir sızlanış ve yalvarışla Rabbe yönelir ve Onun yardımını ister…

Fransız filozofu Henri Bergson diyor ki; “Yeryüzünde ilimsiz, fensiz ve felsefesiz bir insan toplumu bulunabilir. Fakat, dinsiz bir toplum bulmak imkansızdır.”

Descartes ise şöyle diyor: “Ben zatım itibariyle, aslında noksan olmamakla beraber, kamil bir zatın varlığını duyuyor ve bu şuuru bana yerleştiren, bütün Kemal sıfatlarıyla muttasıf, ekmel bir zatın varlığına inanmayı zaruri görüyorum ki, O mükemmel varlık da Allah’tır.”

Ernest Renan ise “Dinler Tarihinde şöyle diyor: “Sevdiğimiz her şeyin zevale ermesi, akıl, ilim ve sanat gibi değerleri kullanma hürriyetinin yok olması mümkündür. Fakat insandaki din duygusunun silinmesi imkansızdır. Din, insan fikrini yeryüzünün adi ve dar çemberi içerisine sıkıştırmak isteyen materyalist sistemlerin batıl olduğunu ispat için her an canlı bir delil olarak kalacaktır…

Lütfen dikkat ediniz!...Gerçekten insanın şu evrendeki akıllara hayret veren eşsiz düzene ve ondaki bedii güzelliğe dair vukuf ve bilgisi arttıkça yaratıcının varlığına, büyüklüğüne, hikmetine ve kudretinin sonsuzluğuna  dair bilgisi de o nispette artmaktadır…