Geçen yazımızda “Nereden Geldik” konusunu işlemiştik. Bu
yazımızda da “Nereye Gidiyoruz” konusuna değineceğiz.
Bu soruya materyalistler öyle basit bir
cevap veriyorlar ki; asil ve mükerrem bir varlık olan insanı yeryüzündeki adi
bir hayvan derecesine indirip,akıp giden şu hayat kafilesinin sonunun mutlak
bir “adem”(yokluk) ve “fena”(yani süreksizlik) olacağını ifade ile,yerin diğer
milyonlarca hayvanı sinesinde eritip yok ettiği gibi-onlarca insan olan şu
ceset te bir gün rüzgarın savurduğu bir toprak olup tekrar asli şekline
dönüşecektir diyorlar…
İşte
materyalistlere göre hayatın ve insanlığın hikayesi bundan ibarettir: “Rahimler
adeta insan imal eden fabrika, yer de onları yutan ejderha.”
Ne ebedilik
var, ne mükafat, ne de ceza…O halde, iyilik yapanlarla kötülük işleyenler
eşit…Kendi şehvet ve ihtiraslarını insanlık uğruna feda edip,insanlık için
yaşayan bir kimse ile,insanlığı kendi şehvet ve ihtiraslarına kurban eden kimse
aynı…Hak yolunda canını feda eden bir insanla batıl uğruna ,başkalarının
hayatına kasteden insan eşit…
Madem ki, insanın
sonu,hayatın mahdut günlerinden sonra ebediyyen yok olup gitmektir. O halde neden,
insan bu dünyada, öteki yaratıklardan daha üstün bir vasfa haizdir? Neden
etrafında bulunan her şey onun hizmetine musahhar kılınmıştır? Niçin başka bir
varlığa verilmeyen melekler, ruhi ve akli kuvvetler ona verilmiştir? Ve insanı
saran bu kemal ve ebedilik duygusunun sırrı nedir.?
Gelelim
müminlere… Onlar nereye gideceklerini çok iyi bilirler.Onlar yalnız bu dünya
için yaratılmadıklarını,bu dünyaya ancak ebedi saadet yurdu olan ahiret
hayatını kazanmak için geldiklerini bilirler ve sorumlu davranırlar…İnsan
kendisinin başı boş bırakılacağını mı sanıyor? “Kıyamet suresi ayet 35”
Biz gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunan
şeyleri oyuncular olarak yaratmadık. Biz bunları hakkın ikamesine sebep
olmaktan başka(bir hikmetle)yaratmadık. Fakat onların çoğu (bunu)bilmezler.
Şüphe yok ki, o ayırt etme günü, onların topunun(vaat ve tayin edilmiş)
vakitlerdir.” Duhan suresi ayet 38-40 “