Kurumlar çok değerli. Önemli hikayeleri var. Kazanımları. Yaşanılan sorunları aşma çabaları ve biriktirilen tecrübeler. Gelişme kaçınılmaz oluyor. Eleştiri de önemli. Ancak yapıcı eleştiriler ve objektif eleştiriler öne çıkmalı. Güçlü medya ortamı bazen insanları aceleciliğe yönelterek sağlam bir zemine oturmayan eleştiri yapma durumunu da kişilere oluşturabiliyor. Kurumsal aidiyet önemli konu. Görev yapılan birimlerde, örneğin bir üniversitede öğretim elemanı ve öğrenci diyaloglarının pozitif etkileşimi ve doğru yaklaşımlar kurumsal kapasiteye önemli katkılar veriyor. Enerjiden söz ederiz. Kinetik enerji ve potansiyel enerji deriz.

Belli bir referans düzlemine göre belli yükseklikte duran cismin potansiyel enerjisi vardır. Ancak bir serbest düşü olduğunda referans düzlemine göre hız kazanan cisim hızından ve kütlesinden dolayı kinetik enerji kazanırken potansiyeli o düzleme göre azalır. Yani enerji potansiyelden kinetiğe dönüşür. Bunu bir örnekle açıklayalım. Bir masa üzerinde duran bir kalemi elimizle havaya kaldıralım, belli yükseklikte tutalım. Masa yüzeyine göre kaleme potansiyel enerji kazandırdık. Kalemi bıraktığımızda masa yüzeyine yaklaşırken hız kazanır yani kinetik enerjisi artar ancak potansiyel enerjisi azalır. Tam çarpma anında ise kinetik enerjisi maksimum olur. Türkiye’ye bu açıdan bakmak gerekiyor.

Birçok alanda hem kinetik başarıları ve potansiyel başarıları, gücü olan bir ülkedir. Türkiye, kültür birikimi ile muhafazakarlığı özümsemiş bir ülke. İnanç ve değer yargılarına büyük önem veriyor. Son zamanlarda artan bir şekilde ekonomik sorunlar ve hayat pahalılığı ile daha çok karşı karşıya geliyoruz. Ancak Türkiye, bu potansiyelleri ve kinetikleri bağlamında ele alındığında bu sorunları kısa sürede yönetebilecek ve aşabilecek bir yapıya da sahip. Toplum bir yandan değer yargılarını anlayan, muhafazakarlığı koruyan bir sistemi savunurken bir yandan da gelecek kaygılarının aşılmasını ve ekonomilerinin düzelmesini bekliyor. Türkiye bir seçim atmosferinde ve seçime gidiyor. Bu atmosferde ekonomik açıdan düzelmeler elde edilir mi? Bence elde edilir. Yönetenler ve yönetmek isteyenlerin ortaya koyduğu tezlerde sorunların ekonomik anlamda altı ayda dönüştürülebileceği bağlamında açıklamalar geliyor. Ben de kısa sürede sorunların yönetilebileceğini düşünüyorum. Ancak bu bağlamda doğru adımların atılması gerekiyor. İktidar yıllara bağlı tecrübeler kazanmışsa da yönetmenin verdiği bir yıpranmayla da karşı karşıya kalmıştır.

Türkiye seçimlerinin sonucu, konular bütünsel olarak ele alındığında, tahmin anlamında gerçekten çok zor. Bu konuda mevcut şartlarda doğru tahmin yapmak çok zor. Ancak şu gerçeği ortaya koyalım: Türkiye seçim yapma konusunda ve bir eğilim ortaya koyma konusunda güçlü bir sağduyu oluşturmuştur. Bu eğilimi de ortaya koyarken halinden anlama, onla diyalog kurma, aynı iklimi ve kültürü yaşama ile birlikte hayat koşullarını da iyileştirmeyi karşılayabileceğini düşündüğü siyasi partileri desteklemiştir. Sonuç Türkiye’nin kararı olmuştur. Şu anki tabloda bir ekonomik iyileşmeyi AK Parti sağlayabilir mi? İsterse bence sağlayabilir.

Bu başarı Cumhur İttifakı’nın seçimlerdeki başarısına büyük oranda etki edecektir. Peki Millet İttifakı bu ekonomik sorunların ve yönetim sorunlarının aşılmasına yönelik çok ciddi katkılar üretebilir mi?  Evet üretebilir. Önümüzdeki süreçte, seçim koşullarında, Türkiye toplumu bir bütün olarak, bir sağduyu ortaya koyacak. Bu sağduyu Türkiye’yi yönetecek ve ileriye taşıyacak. Kim yönetecek? Yönetecekler ve ekibi bir bütün olarak; halkın dertlerini anlama, ondan birisi olma davranışları ile birlikte ekonomisinin ve huzurunun sağlanması noktasında ortaya koyacakları başarı ile birlikte öne çıkacak. Bu karmaşık denklemde tahmin gerçekten zor. Ancak yukarıda belirttiğimiz kinetik potansiyel ilişkide yönetme başarısını ve doğru politikaları uygulamayı beceren, yeni ve üretken mesajlarla birlikte bunu nasıl yapacağını topluma kanıtlayan, kanıtlamayı başarabilen ve sonuç elde eden yapı kazanacak.