Trabzon kenti bir büyükşehir. Büyükşehir tanımlamasına
kavuşturuldu. Birçok belde belediyesi kapatıldı ve ilçe belediyelerine
bağlandı. Daha önceleri belde belediyelerinin olduğu yerel birimlerde yani
köylerde dolaştığım zamanlarda, genelde yapılan yorumlar ‘keşke aynı statüde
kalsaydık’ şeklinde oluyor. Bu genel değerlendirme acaba neden bu şekilde dile
getiriliyor? Daha önceleri belde belediyelerinin daha iyi hizmet ürettiği ifade
ediliyor. Sonuçta büyükşehir olma olmama konusu tartışılıyor ve belki de büyük
oranda önceki belde belediye yapısı arzulanıyor. Yerel birimlerde yani köylerde
belediyeler esasında oluşturduğu meclislerle ve karar alma mekanizmalarıyla hem
sosyal ve kültürel açıdan hem de kalkınma konuları bakımından önemli hizmet
ürettiler ve yerelin kalkınmasını sağladılar. Belirttiğim üzere büyükşehir
olmayla kapatıldılar.
Büyükşehir belediye başkan adaylığım sürecinde bir düşüncemi
dile getirirdim. Bu düşüncemi halen de savunmaktayım. Diyorum ki genel olarak
köylerde muhtar seçilmek belediye başkanı seçilmekten daha zordur. Çünkü
belediye başkanları siyasi partilerin gücü ve rüzgârı ile belli bir ivmelenmeye
uğrayabilirler ancak muhtarlar genellikle kanaat önderi durumundadırlar. Toplum
tarafından tanınan, güvenilen, sorunlarını çözebileceğine inanılan kişilerdir.
Bu anlamda muhtarlar toplumsal kesişimler bakımından büyük oranda güçlü figür
durumundadırlar. Bu benzetişim modelinden yola çıktığımızda yerel birim olarak
köy belediyelerinde muhalefetin adayları da birçok noktada seçim kazanabiliyordu.
Çünkü yerel birim tarafından iyi tanınan adaylar olarak, belli dengelerde
gözetilerek belediye başkanları seçiliyordu. Belediyeler esasında köylerde hem
yerel demokrasiyi güçlendiriyordu. Hem de iyi seçilen adaylarla noktasında
sorunların daha iyi görülmesini sağlıyor ve pratik çözümlerin üretilmesine
katkı oluşturuyordu. Sonuç olarak gelinen noktada köylerde belediye özlemi var.
Türkiye uzun yıllar başkanlık sistemini tartıştı.
Parlamenter sistemle yönetilmekte iken yapılan düzenlemeyle birlikte Cumhurbaşkanlığı
Hükûmet Sistemine geçildi. Parlamenter sistemde müsteşarlıklar önemli hizmet
üretiyordu ve bakanlıkları büyük oranda geniş bir görüş açısı ve ufukla
müsteşarlar önemli oranda doğru kararlar almada destekliyordu. Türkiye bir
seçim noktasına doğru ilerliyor. Bu seçim süreci, parlamenter sistemden yana
olanlarla mevcut sistemden yana tercih belirtenlerin diyaloğunda gelişiyor.
Esasında her iki sistemde herkes tarafından çeşitli yönlerle bazen savunuluyor
bazen de çeşitli yönlerle eleştirilebiliyor. Sonucun nasıl bir sürece
dönüşeceğini zaman gösterecek.
Esasında mevzuatlarda çeşitli değişikliklerin yapılmasının
ortaya koyacağı başarı büyük ölçüde zenginleşmeye, liyakat sistemine,
altyapıların güçlendirilmesine bağlı. Bir konuşmamda Trabzon Büyükşehir oldu
ama felsefe olarak büyükşehir olamadı demiştim. Bu düşüncemi halen
sürdürüyorum. Zenginleşen büyükşehir belediyeleri, ekonomilerini güçlü hale
getiren, geri dönüşüm stratejilerini doğru uygulayan ve büyük bir ekonomik güç
ortaya koyabilen büyükşehir belediyeleri elbette ki etrafına büyük bir hizmet
aktaracaktır ve sorunların çözümünü sağlayacaktır. Güçlü bir yasası olan
büyükşehirlerin getirilmesi yaklaşımı çerçeve bakımından doğru olmakla birlikte
etkinliğini tam olarak ortaya koyamadığında sorunların kırsalda birikmesine
neden oluyor ve bu durumda eski köy belediyeleri yapısına bir özlem
oluşturabiliyor.
Müsteşarlıkların oluşturduğu katkı düzeyini bakan
yardımcılıklarının tam olarak karşılayamadığını düşünüyorum. Önümüzdeki süreçte
bakanlıklar noktasında eski başarılı müsteşarların getirilmesinin mevcut
yönetim sistemlerine büyük katkı oluşturacağını düşünüyorum.
Yaşam içerisinde ara kesitler barındırıyor. Mantıkta bir
içlem kaplam ilişkisinden söz edilir. Bu içlem kaplam ilişkisi bakımından bütünsel
sistemin iyi çalışması bakımından bir örnek olarak şunu verebiliriz: Eğer bu
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi devam edecek bir pozisyonda kalırsa bu
sistemde bakan olarak eski müsteşarlardan büyük oranda yararlanılması önemli
bir katkı oluşturacaktır.
Sonuçta sistemler değişebiliyor. Çeşitli yasal
düzenlemelerle yönetim yapıları değişebiliyor. Ama öyle anlaşılıyor ki bizim
gibi gelişmekte olan ülkelerde yereli güçlü tutan, denetimi daha fazla öne
çıkaran sistemler daha geçerli görünmektedir. Türkiye epeyce bir süre daha
parlamenter sistemde kalmalıydı diye düşünüyorum.
Ama sonuçta şunu da belirtmeden edemiyorum: Sistemlerin
başarısını doğrudan etkileyen konu ekonomik kalkınma ve zenginlik ve de
gelişmişlik. Bu olduğunda talepler karşılanabiliyor ve sorunlar çözülüyor.
Altyapıların güçlendiği, ekonominin çok daha güçlü hale geldiği bir durumda
yönetim sistemleri konusundaki değişikliklerin de genel kabul görme durumu
güçlenecektir. Konular bakımından bu içlem kaplam ilişkisinde Türkiye’nin çok
daha çağdaş, zengin, demokratik bir yapıya kavuşacağına inanıyorum. Birikimler
onu gösteriyor.