1990’lı yıllarda Lise ve Üniversite öğrencisi iken en çok sevdiğim etkinliklerden birisi Yavuz Selim Sahasına giderek amatör maçları seyretmekti. Pazar günleri, rastladığında bazen de Trabzonspor maçlarına giderdim. Trabzonspor yeni sezon açılışı öncesinde idman yapmak üzere Boztepe’deki ormanlık alanda idman yapmaya gelirdi. Oraya gider Trabzonspor idmanlarını seyrederdim. Trabzon’da o yıllarda mahalle maçları yapılırdı. Boztepe’deki top sahasında maçlar oynanırdı. Futbol Trabzon’da her yönüyle en önde gelen konulardan birisiydi. Zaman içerisinde şartlar değişti. Yeni koşullar gelişti. Altyapılar iyileşti, yeni alternatif imkanlar oluştu.
Covid 19 konusu ile birlikte, futbol da
seyircisiz hale dönüştü. Bazen şöyle televizyonda bir maça rastlıyor, birkaç
dakika baktıktan sonra hemen kanalı değiştiriyorum. Galiba futbola karşı
gerçekten çok soğudum. Seyircisiz futbol
olmuyor. Yorumu da ilgi çekmiyor. Galiba futbol için seyircinin öneminin ne
kadar büyük olduğu bu dönemde çok daha iyi anlaşılmış oldu. Kendi kendime
sorduğumda, futboldan soğumamın nedeni, ana nedeni ne? Bunun nedeni olarak,
yaptığım değerlendirmede Covid 19 konusunun olmadığını anlayabiliyorum. Çünkü
halen gidip amatör futbol seyretmek içimden geliyor. Halen o gençlerin
maçlarını gidip seyretmek istiyorum. Amatör futbolu daha çok sevdiğimi anladım.
Gençlerin güzel mücadelesi, samimi mücadelesi her zaman çok güzel. Profesyonel
futbola karşı soğudum. İçimden bir ses yetişen yeni nesillerin, genç nesillerin
de futbola karşı, profesyonel futbola karşı izleyici anlamında soğuyacağı
noktasında. Bizi bu noktaya getiren koşulların sorgulanması gerektiği
kanısındayım. Bu sorgulamalar yapılmadığında, maalesef bir endüstri olarak
değerlendirilen futbolun da artık Türkiye’de iflas edeceği. Gerçek bir iflas
yaşanacağı. Değerleri tüketmeyelim. O nedenle bazı mesajları vermeye
çalışırken, Yaşasın Amatör Futbol ve Amatörlük diyorum. Her alanda yaşasın
Amatörlük. Belki de profesyonellik amatörlüğün içerisinde?