Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş; “İnanç, insan ile Allah
arasında olsun isterler! Evine yansımasın, ticaretine yansımasın, adaletine,
yargısına yansımasın isterler. Görüyorsunuz ya ortalığı ayağa kaldırıyorlar!”
T.C Anayasası Başlangıç Kısmı 5’inci Paragraf; “Hiçbir
faaliyetin Türk Milli menfaatlerinin, Türk Varlığının, Devleti ve Ülkesiyle
bölünmezliği esasının, Türklüğün tarihi ve manevi değerlerinin, Atatürk
Milliyetçiliği, ilke ve inkılapları ve medeniyetçiliğinin karşısında korunma
göremeyeceği ve Laiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının, Devlet
işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı…”
Bu iki paragraftan biri, yürürlükteki Anayasamızdadır. Hani
Laiklik ilkesinin değiştirilemeyeceği, değiştirilmesinin teklif dahi edilemeyeceği,
hiç kimse veya organın kaynağını Anayasadan almayan bir devlet yetkisini
kullanamayacağı ve hepimizi bağlayan Anayasadan! Diğeri, Anayasanın 136
maddesine göre, laiklik ilkesi doğrultusunda çalışması emredilen bir “Anayasal
Kurumumuzun” başına atanmış, kamu görevlisi…
Erbaş, ilk defa mı Anayasa’yı ihlal suçu işliyor? Erbaş,
Anayasa ihlal suçunu bilmeden, cehaletinden mi işliyor? Elbette ki hayır! O tam
bir Laik Cumhuriyet ve Atatürk düşmanı militan gibi davranıyor. Bademlerin,
Cumhuriyeti yıkıp yerine Federe İslam Devletini kurmasının, işaret fişeği
rolünü oynuyor. Eline kılıç alır minbere çıkar, onun o minberde özgürce
konuşmasını sağlayan kişiye, Türk Devletinin Kurucusu Büyük Atatürk’e en ağır
hakaretler eder. Ortada Anayasa ihlal suçu var, Atatürk’ü Koruma Kanununa
muhalefet suçu var! Kimse bir şey yapabiliyor mu bu densize? Yapamıyor! Çünkü
Bademler Yüksek Yargıyı emirleri altına almış! Başka bir deyişle, Yüksek Yargı
üyelerinin, bir FETÖ’ye biat etmekten, bir Bademlere selam durmaktan beyinleri,
kişilikleri yanmış!
Ülkedeki bazı üniversitelerde İstiklal Marşımız Arapça
okunuyor! Büyük Atatürk’ün resimleri ters asılıyor! Gazeteciler, yazarlar sokak
ortasında kalleşçe saldırıya uğruyor! Ne emniyet görüyor ne savcılıklar… Peki
yapılacak bir şey yok mu? Anlaşıldı ki hukukla ve bu hukuk insanlarıyla bir
yere varamayacağız! Çünkü, aynen “Ananı belleyen kadı, kimi kime şikayet
edelim” durumundayız. Mademki kadı kanun tanımıyor, milletinin hakkını
korumuyor ve eşkıyaya teslim olmuş, o zaman deyişteki o şerefsiz kadıya kimden
korkması gerektiğini göstereceğiz.
Ülkenin herhangi bir yerinde, Atatürk’ün resmi kasten bir
binaya ters mi asıldı, polisi, savcısı görevini yapmadı mı, Atatürk’e hakaret
ederek suç işleyen kişiler, oranın DOĞRU Parti yetkilileri tarafından
demokratik bir şekilde mutlaka protesto edilecek. Hem üniversite veya resmi
daire önünde hem evinin önünde hem de çarşıda! En azından kafasına bir adet çiğ
yumurta yiyecek!
Polis, savcı, vali yine görevlerini yapmadılar mı, o zaman
DOĞRU Partililer sadece bana haber verecekler. Oraya gidilecek ve Doğru Partili
kadınlarla birlikte Büyük Atatürk’ün resmi nasıl asılırmış, o şerefsizlere
göstereceğiz. Polis, savcı, vali, komutan bize müdahale etmeye kalkmasınlar,
onları da öyle ilginç şekilde protesto ederiz ki, vallahi de billahi de sokağa
çıkamaz hale gelirler. Yettiler artık. Ya maaşınızı ödeyen Türk milletinin
sevdiklerini ve haklarını koruyun, ya da istifa edip hangi tarikatın beslemesi
iseniz oraya gidin… Sağlık ve başarı dileklerimle…