Delikanlı, bir Arap televizyonunda futbol maçı seyrediyor, spiker de iyice coşmuş! Arkasından bir ağlama sesi duyuyor, dönüyor ninesi seccadesinde iki gözü iki çeşme ağlıyor!
Delikanlı, “Hayrola nine, neden ağlıyorsun?”

Nine, “Nasıl ağlamayayım, baksana ne içten okuyor, nerde bizde böyle Hafız?”

Türkçe yazdık, anlamadınız! Türkçe söyledik, duymadınız!
Madem Türk Milletini “Araplaştırmaya” çalışıyorsunuz, Arapça söyleyelim belki dinlersiniz!

Doğada hiçbir şey kendisi için yaşamaz!

Nehirler, kendi suyunu içebilir mi? Ağaçlar, kendi meyvelerini yiyebilir mi?
Çiçekler, kendileri için mi kokar? Toprak kendisi için mi doğurur?
Doğanın kanununda ilk madde; “Her şey birbiri için yaşar” kuralıdır. Anlamadınız değil mi?

O halde;
Ya Eyyüh’el- İttifaku’l-Cumhur, kulağınızı açın da dinleyin!
Siz, niçin hep kendinize çalışıyorsunuz?
Kendinizi zenginleştirdiniz, sizi seçenleri fakirleştirdiniz.
Saraylarda yaşıyorsunuz, sizi seçenleri aç bıraktınız.
Adalet ile oynadınız, hakkı-hukuku çiğnediniz.

Kul hakkı yediniz, fakir fukaraya kıydınız.
AŞI’yı önce kendinize ve partililerinize yaptırdınız, insanları ölüme terk ettiniz.
Sizi seçenlerden aldınız, kendi vatanını savunamayan Suriyelilere verdiniz.
Bu dünyanızı da, diğer dünyanızı da yitirdiniz.
Dünya durdukça ibret olarak gösterileceksiniz…

İnsan öz vatanına ihanet eder mi?
Bakın Nisa, 105’te Allah ne emrediyor;
“İhanete taraf olmamak, insan olmanın gereği ve insanlık borcudur.”
Siz, bütün yetkileri bir kişide toplayarak hem Allah’a hem de Türk Milletine ihanet ettiniz.
Halbuki, güçler birliği sadece, İlahi/mutlak siyasette vardır.

Beşeri (İnsanla ilgili) siyasette ise, güçler ayrılığı esastır.

Yaratma gücü kime aitse, güçler birliği ancak ona aittir.
Allah düşünülünce, dört güç vardır. Yaratma-Yasama-Yürütme ve Yargı.
Beşeri siyaset düşünülünce üç güç vardır. Yasama-Yürütme-Yargı.
Kimse bu üç gücü kendinde birleştiremez.
Bunu sadece Allah yapabilir. Çünkü sadece “Yaratma Gücünü” elinde bulunduran güç, diğer erkleri kendinde toplayabilir.
İnsan, Yaratma erki (gücü) kendinde olmadığı için, Yasama-Yürütme-Yargı
erklerini kendi elinde toplayamaz…

Ya Eyyüh’el-İttifaku’l-Cumhur;
Siz hangi hakla, kıt aklınızla-sığ eğitiminizle tüm güçleri tek adamda topladınız?
Siz hangi cüretle, insanların kaderleriyle oynamaya kalktınız?

Şimdi de insanların düşüncelerine, özgürlüklerine musallat oldunuz. Herkese hakaret etmeyi kendinizde hak gördünüz, yetinmediniz insanların üzerine militanlar gönderip dövdürdünüz.

Ya Eyyüh’el-İttifaku’l-Cumhur;
Bir gün herkes hesap verecektir. Hesap vermek, sorgulanmak demek değildir.
Bir yöneticinin kendisine halk tarafından emanet olarak verilen yetkiyi en doğru olarak kullandığının ispat edilmesidir.
Bu hesap, yasaların çizdiği çerçevede dünyada, ya vicdanlarda, ya da ahiretteki büyük mahkemede mutlaka verilecektir.

Eğer sizlerde, vicdanın ve aklın kırıntısı kaldı ise, hiç olmazsa daha fazla zedelemeden “Emaneti” sahibine yani halka teslim edip, çeker gidersiniz.
Allah sonunuzu hayreylesin…

Not;
Sayın Sedat Şenermen ve Sayın Canan Kılıç’a katkılarından dolayı teşekkür ederim.