Tarihin dönüm noktalarında, milletlerin de insanlar gibi bir
“karar anı” vardır. Öyle bir an gelir ki, kader sizi öyle bir noktaya getirir
ki, bir karar vermekten kaçamazsınız! Büyük Atatürk, Samsun’a çıkıp “Kurtuluş
Savaşı”nı başlatma kararını vermeden önce böyle bir anı yaşadı. En yakınındaki
silah arkadaşlarından bazıları ona “Amerikan mandası” olmayı önerdiler. Bir
kısmı ise “İngiliz mandası!”
Gerekçeleri ise, ordumuzun dağıtılmış olması ve savaşmak
için paramızın olmayışı idi! Ali Erbaş ve hırsız bademlerin dedelerinin büyük
bir kısmı ve bölücü-Kürtçülerin dedelerinin bir kısmı ise, Hilafet kurumunun
yaşatılması karşılığında teslim olmayı, Padişah’a biat etmeyi yani tebaa olmayı
istediler.
Atatürk, çelik gibi iradesiyle kararını verdi; “Ya istiklal
ya ölüm” ve Kurtuluş savaşımız başladı. Emperyalist devletlerin güçlü
ordularını ve içimizdeki işbirlikçi hainleri Türk milleti olarak yendik ve tarih
yazdık. Tarih yine, Türk milletinin bugünkü neslini benzer bir tercihle karşı
karşıya bıraktı! İhvan ve Muaviye kafalı siyasal İslamcı bademler ile
bölücü-Kürtçüler, yıllardır adım adım Cumhuriyeti ve değerlerini tırpanladılar
ve Türk milletini, İran tipi “Federe İslam Devletinin” kapısına kadar
getirdiler.
Ali Erbaş gibi, görevleri Anayasa’nın 136’ncı maddesinde
açıkça yazan bir “din görevlisi devlet memurunu” koçbaşı gibi kullanıp
cumhuriyete ve laikliğe saldırtıyorlar! Dünyada hiçbir itibarı kalmamış, servetleri
ve diplomaları şaibeli bademler, demokratik rejimin nimetlerinden yararlanıp,
cumhuriyeti ve demokrasiyi boğmaya çalışıyor!
DOĞRU Parti sözcülerinin dışında hiçbir muhalefet partisi,
bu saldırıya açıkça ve cesurca karşı çıkmıyor. Kurulmak istenen, Anayasamızın
yasakladığı “din adamları devletine ve tarikat-cemaat saltanatına” ne CHP ne
İYİ Parti mertçe tavır koyamıyorlar! Oy kaygısıyla, tarikatlara laf söylemekten
korkuyorlar. AKP-MHP-Deva-Gelecek-HDP gibi karşı devrimciler ise açıkça destek
veriyor. Cumhuriyetin savcıları, Yargıtay Cumhuriyet başsavcısı da, görevlerini
yapmayarak bu felakete dolaylı destek veriyor.
Aziz Türk milleti; şimdi karar zamanıdır! Demokratik-laik-
sosyal hukuk devletinden mi, din adamları devletinden mi yanasınız? Şeffaf,
hesap verebilen devletten mi, şaibeli “tek adam” devletinden mi yanasınız?
Cumhuriyetin temeline laiklik ilkesi gereği koyulan “hak ve adaletten” mi,
insanların ölülerini camiye sokmamayı söyleyebilen ilkel Arap kültüründen mi
yanasınız? Yakılarak öldürülen Serter Taş, Fethi Şahin adlı askerlerimizden mi,
yoksa çocuklarımızın yakılma emrini veren IŞİD kadısı denen aşağılık pisliği,
ülkemizde koruyanlardan mı yanasınız?
Diyanet’in tüm milletimizi kucaklamasından mı, yoksa
Vatikan’a dönüşmesinden mi yanasınız? Özgür, sorumluluğunu ve haklarını bilen
bireyler olarak mı yaşamak istersiniz, yoksa biat kültürü altında köle gibi mi
yaşamak isterseniz? Fırsat eşitliği içinde çalışıp kazanmayı mı, sadaka
verilerek sürünenlerden mi olmak isterseniz?
Eğer, tam bağımsız ulus devletten, cumhuriyetten,
demokrasiden, özgürlükten, hür dünya ile birlikte zenginleşmekten yana iseniz,
lütfen gereğini yapınız. DOĞRU Parti’nin “demokrasi ve hukuk” birlikteliği
çağrısına destek verin. Oy verdiğiniz, fakat yanlışa düşmüş, harekete geçmekten
korkan partilerinizi uyarın. İnanın bizler yüzde 90’u aşan bir çoğunluğuz. Din
adamları devletini isteyenlerin oranı yüzde 8 civarında…
Ayağa kalkıp, kaderimize el koymanın tam zamanı! Yarın çok
geç olacak!
Sağlık ve başarı dileklerimle…