Erdoğan ve Binali, “FETÖ ile mücadelede milat 17/25’tir
dediler.” Bu sözün açılımı şudur; Eyy millet, biz bir sürü halt işledik. Ağır
suç olacak işlere karıştık. Eğer yeni bir sayfa açmazsak halimiz berbat.
Kendimizi kurtarmanın başka bir yolunu bulsa idik, aklı başında kimsenin
inanmayacağı böyle saçma bir tezgah kurmazdık. 17/25 öncesi için nasılsa
‘Rabbim ve milletim bizi affetsin, safmışız aldatıldık’ dedik sizler de
yediniz. Yargı zaten dünden hazır. Eli yüzü yıkadık, oh tertemiz olduk.
Görmeyin siz içimizin karasını!
17/25 2013’ten bu yana dolu-dolu 8 yıl geçti. Bu 8 yılda,
Sülün Osman’ı kıskandıracak hırsızlıklar, Al Capone (Al Kapon) adlı gangsteri
çatlatacak soygunlar gördük. Daha Reza Zarrab denen İran’lı piçi halletmeden
SBK (SABIKA) çıktı. Sedat Peker’in anlattıkları akıllarımızı durdurdu.
Binali’nin 28 Milyar Dolarlık serveti olduğu Avrupa basını tarafından yazıldı.
Türkiye, uyuşturucunun, silah ve petrol kaçakçılığının merkezi olarak
gösterilmeye başlandı!
Millet fakirleşti, Saray zenginleşti. Helal ile Haram
karıştı. Gençler işsizlikten intihar ederken, 9 milyon Suriyelimiz oldu.
Yetmedi, Afganlılar askeri düzende ellerini kollarını sallayarak ülkemizi
istilaya başladı. Trump gitti, Biden geldi. Biden, eski güreşçi olduğu için
Erdoğan’a taktığı boyundurukla onu kıpırdayamaz hale getirdi. Erdoğan’ın ve
ailesinin yurtdışındaki malvarlığı tespit edildi! Damat, bir varmış bir yokmuş
oldu! Küstüm oynamıyorum dedi! Erdoğan sonrası liderliğe hazırlanıyor. Soylu
Süleyman ve Hulusivil Paşa gibi.
Sözün özü, en kısa zamanda “YENİ BİR MİLAT” ilan etmek
lazım. Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle ilan edilecek bu milat sadece Türkiye’yi
değil tüm dünya için geçerli olmalı. Dünya bu oyunu yutar mı? Eh, onu da dünya
düşünsün…
Nihat Genç’ten dinlediğim bir hikayeyi anlatalım ve yazıyı
bağlayalım; “İkinci Dünya Savaşı sırasında bir köy evine giren Nazi Askeri,
kaçmaya çalışan bir çocuğu yakalar. Çocuğa der ki; Sana bir soru. Bilirsen
serbestsin. Benim bir gözüm takma. Bil bakalım sağlam gözüm hangisi? Çocuk,
askerin gözlerine bakmış ve sağ gözünü göstererek, bu gözün sağlam, demiş.
Nazi; Yanıldın çocuk, öleceksin. Neden takma gözümü sağlam diye seçtin? Çocuk
yavaşça; O gözün daha insanca bakıyordu, der!”
O günden beri, çok acımasız anlamına gelen, her Nazi’nin bir
gözü takmadır, sözü tüm dünyada söylenir oldu. Evi yanmış, hayvanlarını
kaybetmiş bir Yörük Kadını, Orman Bakanı denen insan müsveddesine; “Evim yandı,
devlet nerede? Nerede benim devletim?” diye bağırıyordu. Ertesi gün o Yörük
Kadınının, Bakanın şikayeti üzerine gözaltına alındığını okuduk.
İhvan kafalı sözde Müslüman Bademlerin bu yaptığını, Nazi
Askeri yapmazdı. İnsanlarımızı Allah-Din diyerek kandıran bu seccade
şeytanlarının hem kalp gözleri kapalıdır, hem de gözlerinin biri mutlaka
takmadır. Değil yeni bir milat, isterlerse kendilerini evliya, başlarını da
peygamber ilan etsinler, Türk Milletine yaşattıklarını hukuk yoluyla misliyle
yaşayacaklar.
“Devr-i Sabık” yaratacak olan DOĞRU Parti bunun teminatıdır…
Sağlık ve başarı dileklerimle…