Sözlüklerde ‘haddini bilmek’ bilgi seviyesinin ve gücünün ne
ölçüde olduğunu bilip ona göre davranmak, kendisine uygun olanın veya
yapabileceğinin ötesine geçmemek, ‘haddini bilmez’ ise bilgi seviyesinin
gerektirdiği şekilde davranmayan, küstah olarak açıklanıyor.
Bir sosyolog haddini bilmeyi şu şekilde ifade etmiştir;“
Aklı ersin ermesin her şeye karışır, büyükler yanında türlü pot kırar, haddini
bilmez, budala,’’ olarak tarif ediyor. Son zamanlarda neredeyse hemen her yerde
karşımıza haddini bilmez insanlar çıkmakta. Bu haddini bilmezlerden kaçınmak,
mümkün değil gibi görünüyor. Çünkü toplum içinde o kadar çoğaldılar ki, hemen
her gece televizyonlarda bir veya birkaç haddini bilmezle karşı karşıya
kalmamız an meselesi. Bazen hiç istemediğin halde yaşam alanın da bile bu
insanlarla karşılaşırız.
Eskilerin tabiri ile çoğunluğumuz had hudut tanımıyor. Bazı
zamanlar yüz yüze geldiğiniz veya televizyonlarda karşı karşıya kaldığınız
birilerine bakıp da, “Bu adam, bu sığlıkla nasıl olmuş da buralara kadar
gelmiş” diye düşündüğünüz hiç olmadı mı? Ya da iş yerinizde sizinle aynı ya da
daha üst aşamada bir görevde olan bazıları, sizde büyük bir şaşkınlık
uyandırmadı mı? Onlara bakıp, “Bu kadar cahillik nasıl olabilir, bu haddini
bilmezlik nasıl olup da fark edilmez?” diye iç geçirmediniz mi?(hele günümüz
şartlarında bu tarz insanlara daha çık rastlamaktayız.)
İşinde çok iyi olduğuna yürekten inanan yetersiz kişiler,
kendilerini ve yaptıklarını övmekten ve her işte öne çıkmaktan ve aslında
yapamayacağı işlere talip olmaktan hiçbir rahatsızlık duymamaktadırlar. Aksine
her şeyin hakları olduğunu düşünmekte ve bu cahillik, haddini bilmezlik
karışımı duygu karışımı, müthiş bir itici güç olarak, her işe talip olmalarının
yolunu açmaktadır.
Eksiler’ kariyer ve mesleğinde yükselme açısından hızla
‘artıya’ dönüşmekte ve sonuçta haddini bilmezler, bilsin bilmesin her işe talip
olanlar her zaman her yerde hızla yükselmektedirler. Bu arada gerçekten bilgili
ve yetenekli insanlar fazla alçak gönüllü davranarak arka planda kalmakta,
kıymetlerinin bilinmesini beklemektedirler. (Henüz değerini bilineni
görmedim).Bu bekleyiş onların topluma karşı kırılmalarına ve kendilerini toplum
dışına itilmiş hissetmelerine yol açmaktadır. Uzun süren bir öğretim sonrası
hayata atılmış, bir veya birkaç yabancı dil bilen bu gençler öğretim içinde
geçen vakitlerini boşa harcadıklarına inanıyorlar. Çok daha erken dönemlerinde
bir yerle gelip gelemeyecek olması gerektiğini, bilgi ve yeteneklerinin hiçbir
işe yaramadığını ve beklentilerinin kalmadığını ifade ediyorlar. Hemen büyük
birçoğunluğu, yeni bilgiye kendini kapamış, çalışmanın faziletini unutmuş bu
insanların sayısı giderek çoğalmaktadır.
Sonuç olarak ;BİLMEK GÜZEL BİR ŞEYDİR;HELE HADDİNİ BİLMEK EN
GÜZEL ŞEYDİR.
Mutlu hafta sonları.
3 ana kuralımızı unutmayalım;
MASKE MESAFE HİJYEN