Etrafımda sürekli kaybettikten sonra bir şeylerin değerini
anlayan insanlar görüyorum. Kaybettikten sonra kıymet bilen insanlardan
olmamalıyız. Birkaç saat sonra aldığımız bir telefonla tüm hayatımız
mahvolabilir. Hiç yaşamadınız mı? Öyle anılarınız hiç olmadı mı?
Şimdi hiç düşünmeden kalbini kırdığınız kişi kapıdan
çıktıktan sonra aniden bir kaza geçirebilir. Sevmeyi, evlenmeyi, ziyaret etmeyi
düşündüğünüz bir insan bir dakika sonra ölebilir. Neden sevdiklerimizi ihmal
ediyoruz sorusuna verebilecek mantıklı bir açıklamamız var mı?
Durmayın, hemen şimdi ertelediğiniz şeyleri gözden geçirin.
Her şey her türlü bir gün gidecek. O iş bir şekilde bitecek. O okuldan en
sonunda mezun olacaksın. Sınav stresi bir kaç ay sonra bitecek. Oysa sevdikleriniz?
Onlar hep yanınızda olacaklar. Anneniz, babanız, kardeşiniz, eşiniz,
sevgiliniz, dostlarınız.
Birkaç günlük dünya telaşı için hırslar uğruna onları
incitmeye değer mi? Bağırıp, hakaret edip, üzmek yerine yüzlerine bakıp bir
tebessüm etmek bu kadar zor mu? Kaybettiğinizde o hissettiğiniz acının ve
yokluk hissinin tahammülü yok .
Kaybettikten sonra kıymet bilenlerden olmayın, olmayalım.
Onlara bağırmanız ya da öfkelenmeniz, onları üzmeniz işlerinizi çözmez, aksine
huzurunuzu da kaçırır. Şimdi kalkın ve en yakınınızda olan sevdiğinize kocaman
bir öpücük kondurun. Uzaktaki akrabalarınıza telefon edip aranızdaki buzları
eritin. Ve unutmadan… Biraz da gülümseyin. Gülümsemek size hiçbir şey
kaybettirmez. Etrafımıza renk katar.
Mutlu pazarlar...