Stres testi”ne girmiş gibiyiz. Karanlıkta ve bilmediğimiz
bir yolda yürüyoruz.
Üstelik yolculuğun ne zaman biteceği, nasıl sonuçlanacağı da
kesin değil. Özetle “belirsizlik” gibi son derece önemli bir sorunla karşı
karşıyayız; görmediğimiz, duymadığımız, dokunamadığımız kısacası neredeyse
hiçbir özelliğini tanımadığımız meçhul bir düşman ile birlikte yolculuk
yapıyoruz. Hal böyle olunca da her şeye büyüteçle bakmaya başladık. Konu
hastalıksa anında ve hemen “Acaba ölür müyüm?” korkusuna kapılıyoruz.
“Korkmayın, çözümü/aşıyı bulduk!” diyorlar, “Acaba o aşı başımıza yeni işler
açar mı?” gibi saçma sapan düşünceler üretiyoruz. Mutasyon meselesi devreye
girince de her mutasyonu mutlaka ama mutlaka kötüye yoruyoruz. Ayrıca ciddi
ölçüde bir bilgi kirliliği ve fazlalığı sorunumuz da var. Herkes konuşuyor. Ama
hepsi farklı şeyler söylüyor. Sonuç mu? Ortada! Önce “yön kaybı”, sonra da
“mutsuzluk” devreye giriyor.
VİRÜS saldırısına muazzam bir mutsuzluk dalgasının eklendiği
kesin. Hepimiz istisnasız mutsuzluk hastasıyız. Peki, bu mutsuzluk hastalığının
bir ilacı var mı? Nasıl mutlu olabiliriz? Bu soruların cevabı, özellikle
yaşadığımız günlerde çok ama çok önemli. O cevaplardan biri her kitabını
ilgiyle okuduğum Doğan Cüceloğlu hocadan geldi. Doğan Hoca “Kendini keşfetmeye,
zorluklarla başa çıkmaya VAR MISIN?” sorusuna yanıt aradığı yeni kitabında
bakın bize hangi ilaçları öneriyor...
Doğan Hoca’ya göre mutluluğun “yaşla, cinsle, güzellik ya da
çirkinlikle hatta zekâ seviyesiyle”alakası bile yok!
Mutluluk; aile ilişkilerine, ekonomik duruma ,işimize,
akraba ve arkadaşlarımızla olan ilişkilerimize, sağlığımıza, cesaretimize ve
vicdanımıza bağlıdır diye belirtiyor Doğan Hoca.
Evet bana göre de mutluluk insanın içinde ve şartlarındadır.