11 Mart itibariyle hepimizin yaşam tarzı değişti. İş
ortamından tutun da ev ortamımıza kadar hayatımızda ve alışkanlıklarımızda
değişiklikler yaparak yeni bir hayata hazırlandık. Aslında başlangıçta yeni bir
hayata hazırlık yapıldığının kimse farkında değildi. Herkes bu sürecin geçici
olacağını düşünmüştü. Ama geldiğimiz noktada bu sürecin daha ne kadar devam
edeceğini bilememekteyiz ve daha fazla ev ortamında işsiz güçsüz oturmamız hem
kendi psikolojimiz hem de ülke ekonomisi açısından iyi sonuçlar doğurmayacaktır.
Peki bu durumda ne yapmamız gerekir acaba bu normalleşme sürecinden ne
anlıyoruz ve gerçekten bu sürece hazır mıyız?
Maalesef normalleşme sürecini bir hekim olarak
değerlendirdiğimde sonrasında gelişecek olan hastalık görülme riski beni
korkutmaktadır. Vatandaşlarımızın bir kısmı evde kalma sürecini ev ortamında
abartı bulgularla yaşarken dış ortamda nasıl yaşamaları gerektiğini bir türlü
öğrenemedi. Ben bu süreçte sadece bir maske takarak öksüren, boğaz ağrısı olan
hastalara bakarken insanların bir kısmı evden çıkıp açık alanda dolaşmaya bile
korkar oldu. Karşımızdaki virüsün nasıl bir virüs olduğunu bilemiyoruz ve hatta
doğal mutasyon yoluyla mı oluştu yoksa laboratuvar ortamında mı oluşturuldu bu
konuda da daha sonraları ciddi tartışma konuları yaşanacaktır. Bir bilinmez ile
uğraşılıyorsa bu demektir ki normalleşme sürecimiz eski hayatımız olmayacaktır.
Yeni bir hayatın içerisinde normal hayatımızı yaşamanın kurallarını öğrenmemiz
gerekmektedir. Öncelikle artık maskelerimiz hayatımızın bir parçası olmalıdır
ve maskesiz yanımıza yaklaşan herkesi uyarma hakkına sahip olmalıyız. Sosyal
mesafe ile yaşamayı öğrenmeliyiz gerekirse vatandaşların iç içe olacağı halk
pazarlarının kapatılması alışveriş ortamlarının mesafelerin her koşulda
korunabileceği büyük marketlere taşınması gerekmektedir. Gerekirse bazı cadde
ve sokakların bir müddet keyfi gezintilere kapatılması gerekmektedir.
Normalleşme sürecinde maskeler ne kadar vazgeçilmez bir
parçamız olacaksa eldivenlerden de kesinlikle o oranda uzak durmamız gerekiyor.
Vatandaşlarımızın çoğu ne için eldiven taktığının farkında bile değil eldiven
takanların neyi korudukları konusunda hiçbir bilgileri olmadıklarını
düşünmekteyim ve hatta esas bulaşın bu eldivenler ile olduğunu da
söyleyebilirim. Eline eldiven takan sadece içindeki elini korumakta o koruduğu
elle de hiçbir şey yapmamaktadır ama o eldivenli elleriyle umumi herkesin dokunabilecekleri
birçok eşyaya dokundukları gibi kendi şahsi eşyalarına da dokunmaktadırlar.
İşte kişi sadece kendini korurken elinde eldiven olduğunu düşünerek her yere
rahat dokunmakta ve diğer vatandaşları düşünmemektedir. Aslında ne kendini ne
de çevresini korumamaktadır. Eldiven kullanımı kesinlikle yasaklanmalıdır
eldiveni elimizi korumak için değil alışverişte hijyen kurallarınca
başkalarının ellerini sürmesini istemediğimiz gıdaları alırken sadece
satıcıların kullanmasına izin verilmelidir. Bu süreçte vatandaşın el hijyeni
için kullanması gereken tek şey ellerin
yıkanması ya da el dezenfektanlarıdır.
Bu normalleşme sürecinin ülkemiz adına kolay yürütülecek bir süreç olmadığını düşünüyorum ama kişiler şunu bilmelidir ki bu süreçte sadece kendimizden değil çevremizdeki tüm insanlardan sorumluyuz yani bu kişisel değil toplumsal yaşamak durumunda olduğumuz bir süreçtir ya hep birlikte batacağız ya da hep birlikte bu savaşı kazanacağız.