Evet, şifalı ellere yönelik şiddet Türkiye’nin kanayan
yaralarından biri. Buna karşı geliştirilen ‘beyaz kod’ uygulaması da çözüm
olmadı. Nitekim gün geçmiyor ki sağlık çalışanlarına darp haberleriyle
karşılaşıyoruz. Cezalar caydırıcı değil. Çözüm için radikal tedbirler şart Meslek
kaygısının olduğu bir ülkede yaşarken her anne babanın çocuğu için kurduğu bir
hayal vardır. Erkenden işinin başına geçip hayatını kazansın isterler. İşte bunun
için de her anne babanın gönlünde doktorluk yatar, onlar evlatlarına tıp okutmak
ister. Bu mesleği yapmak istemeseler bile bir baskıyla karşı karşıya kalır
çocuklarımız. Okul kursları, özel dersler hiç nefes aldırtmadığımız çocuklarımıza
bir de meslekleri için yönlendirme yaparız. İşte gönlünde tıp okuma isteği
olmayan bir çocuğumuza bir de doktor şiddet olaylarını duyurduğunuzda ne
hissederler acaba? Bu meşakkatli eğitim sürecine girerler mi ya da
girdiklerini varsayalım, acillerde çalıştıracak pırıl pırıl çocuklarımızı
görmemiz mümkün olur mu sizce? Peki ya komplike ameliyatları yaptıracak
cerrahlar yetişir mi, gerçekten tetkik edilmesi gereken zor tanılar altında
hata yapma riskini kim alır sizce?
BEYAZ KOD DA ÇARE OLMADI
Bu doktor şiddetinin önüne ağır cezalar gelmediği sürece hiçbir
şey geçemez. Beyaz kod da çare olmadı. Çare olmadı çünkü verilen cezalar
tatmin edici değil. 5 yıl denetimli gözetim cezası ya da maaşa göre ayarlanan
24 aya bölünmüş cezalar insanları yıldırmıyor. Ne hikmetse kendi çocuklarının
da olabileceği doktorlarımıza uygulanan şiddete kimse aldırmıyor. Ölen ölüyor
ve birkaç gün sonra herkes arkasını dönüp gidiyor.
İFLAH OLMAYAN BİR TOPLUMSAK...
Herkesin hizmet beklediği ülkede gelin bakalım acil
servislere başvuran hasta sayılarına. Trabzon’da gün bazında ele alındığında
2018 yılı Aralık ayında günlük ortalama 2990 hasta hastanelerin acil
servislerine başvururken 2019’da bu sayı ortalama 3379 oldu. Yani acil
servislere başvurular geçen yıla oranla 479 kişi arttı. Randevu sistemi getirilmesine
rağmen hastalarımız randevu almak yerine istedikleri saatte hastaneye gelip
polikliniklerde sıra olmadığı için acil servislere gitmeye başladılar. Bu iş
yükünün her gün biraz daha artması çalışan doktorları yorduğu için
anlaşılmaz bir gerginlik var doktorlarımızda. Halbuki birçok hekim tamamen
hastane odaklı evlerinde aileleriyle birlikte yaşıyor. Böylesine kutsal bir
mesleğe sahipken bu kadar ağır şartlar altında çalışırken bir hekim olarak bana
ve tüm hekimlerimize öldürülen arkadaşlarımızın yokluğu darp edilen
arkadaşlarımızın bu psikolojiyle mesleğe devam etmeleri ağır geliyor. Öyleki
meslekten soğuduk, emekliliği gelen emekli olup daha iyi şartlar altında çalışmak
istiyor ya da alternative tıbba yöneliyor. Genç doktorlarımız ise rahat,
hastayla karşı karşıya gelmeyecek oldukları branşları tercih ediyorlar. Bir
hekim olarak gönlüm doktor şiddetine kimsenin arkasını dönüp gitmemesini
temenni ediyor. İflah olmayan bir toplumsak şayet şiddeti uygulayanın hak ettiği
cezayı almasını arzu ediyor.