“Bu yükün altında
ezileceksin” dedim hamala, “Ölüm kolay, sen umuttan haber ver” dedi bana ve
ekledi: Umut varsa dünyayı vur sırtıma!
Hadi bugün
umutlarımıza göz atalım. Çalışansınız; iş yerine gittiğinizde hep aynı işleri
yapıyorsunuz, ürettiğiniz iş hep aynı, farklı yapabileceğiniz ya da maddi manevi tatminkarlık katacak hiç birşey
yok.
Ev hanımısınız;
eşinizi ve çocuklarınızı görevlerinin başına yolladıktan sonra evinizin
düzenini sağlayacak bir dizi işiniz var, bir de size ayrılan bütçe ile mutfak
alışverişi ve akşama hazır olması gereken aşınızın planı var, öğle aşınızı
söylemiyorum bile.
Öğrencisiniz; her
gün işlenecek bir müfredatınız var ama hedefte hep bir sınavla kesilen yolunuz
olduğu için aralara güzel faaliyetler katmaya fırsat olmuyor. Belki bir müzik,
belki de bir resim yeteneğiniz var ama ülkede bunlar karın doyurmuyor, para
odaklı işlere yönelin deniliyor size.
Umudunuzu
yitirdiğiniz anda yaptığınız her iş ağır gelecektir size. Her gün tekdüze işler
yapmak için gittiğiniz işte umudunuz, akşam gittiğiniz huzurlu bir ev, sevgi ve
saygıyla yoğrulmuş bir aile olursa iş üstüne iş üretirsiniz.
Planlı, üretken
bir ev hanımının sevgisini katarak akşama hazırlayacak olduğu aşındaki umut
belki de basit bir takdir edilme duygusudur.
Peki ya
umutlarına çok ihtiyacımızın olduğu gençlerimiz ne yapsın, hangi umutlarla yol
alsın? TEOG sınavı diyerek çocuk yaşta sınav stresini yüklediğimiz
çocuklarımızın geleceğini hapsettiğimiz üniversite sınavları… Bu yıl 3 milyon
öğrencinin girmesi planlanan sınavda Kıbrıs dahil 800 bin öğrencinin
üniversitelere yerleştirilmesi düşünülüyor. Okulların durumu malum, aileler özel
derslerle eksik tamamlamaya çalışıyor. Yarış atı gibi yetiştirilen çocuklarımız
uzun bir pandemi döneminden sonra bağımlılık haline getirdikleri cep telefonu,
bilgisayar bağımlılıklarından ders çalışma temposuna nasıl geçecek?
Gençlerimiz,
bizim geleceğimiz, yani konumumuz ne olursa olsun hepimizin umudu onlar.
Gençlerimiz, bizim yarış atımız değil. Özgürlüklerini elinden alıp kendi
kalıplarımız içerisinde şekil vermeye çalışmak
onların mevcut yeteneklerini ortaya çıkarmalarına engel olur. Ülke geleceğinden
umudumuzu ne kadar yitirmiş olursak olalım gençlerimize güvenmemiz gerekir. Ulu
Önder Atatürk'ün yaptığı gibi o aydınlığa giden meşaleleri onların elinden asla
almamalı, almaya teşebbüs edenlere izin vermemeliyiz. Tostla beslenip testle
eğitim gören gençlerimizin özgür ruhunu kafeslerinden salmamız gerekir; ancak
bu şekilde bizim umudumuz olmaya devam edebilirler.