Salgın nedeniyle devam eden eskisinden daha sık nöbetler,
icaplar, vizitler yani yoğun iş temposu yanında, nefes alamayan hastalara
empatinin verdiği yorgunluğa daha fazla dayanamayan bedenim, bu akşam erken
sayılabilecek bir vakitte uyumayı seçti. Çok uyumaya alışık olmadığımdan da
biyolojik saatim beni gecenin bir yarısında uyandırdı. Şimdi, yağan karla
karışık yağmuru hissetme, gecenin sessizliğini dinleme ve biraz da kendi
derinliklerimde gezinme vakti diye düşünürken, cama vuran damlalar beni bu andan
aldı, yıllar öncesine götürdü.
Soğuk kış günlerinde kar tanelerinin camda süzülüşünü
izlemek için perdeleri açar, ışıkları söndürür, üzerine tarçın serpilmiş
saleplerimizi içerken geçmişten söz ederdik. Odayı yanan sobanın ateşi
aydınlatırdı, cümlelerimizi odunun çıtırtısı bölerdi, mis gibi çıra kokusu bize
nasıl da iyi gelirdi. Kimi zaman ellerimize şekil verip duvara yansıttığımızda
oluşan görüntüleri bulmaya çalışır, kimi zaman fıkralar anlatır, kimi zaman da
kalem-kağıtla oyunlar oynardık. Henüz anıların sadece yaşandığı, sosyal medya
paylaşımları için fotoğraflanmadığı, cep telefonlarımızın olmadığı yıllardı.
Zincir marketler yoktu, günlük alışverişlerimizi en yakın
mahalle bakkalından yapardık. Onlar bizi, biz onları iyi tanırdık. Doğum
günlerimizi kutlar, bayram günlerinde bayramlaşmak için uğrar, tatile giderken
haberdar ederdik.
Şimdilerde tüm ihtiyaçlarımız için uğradığımız alışveriş
merkezleri yerine tanıdığımız dükkanlar vardı. Kıyafetlerimiz, ayakkabılarımız
o dükkanlardan alınır, herhangi bir nedenle gidemez isek de, beğenecek
olduklarımızı düşündükleri 3-5 taneyi eve gönderecek kadar tanırlardı. Online
alışveriş sözleşmeleri yoktu ama güvenleri tamdı. Şimdi her alanda
kullandığımız kredi kartları yerine taksitlerin yazıldığı defterler ve
alışveriş yapanlarda da kartondan yapılmış taksitlendirme şemaları bulunurdu.
Bilgiye ulaşmak için Google yerine kupon biriktirilerek
alınmış cilt cilt ansiklopediler, eş dost, akrabalardaki kitaplar ya da
kütüphaneler kullanılırdı. Fotoğraflar telefonlarla değil, makinelerle çekilir,
beğenilmeyenlerin silinme şansı bulunmazdı. Bir kare fotoğraf için şartlar
sağlanır, ne çıkarsa bahtımıza denirdi.
Mail ya da mesaj yerine mektup yazılır, çikolata ya da şeker
kağıtları elle düzeltilip defter-kitap arasında saklanır, peçete ya da pul
kolleksiyonu yapılırdı. Oyunlar bilgisayarlar ya da telefonlarda değil,
sokaklarda oynanırdı. Pazar günleri sabahlarındaki çizgi film kuşağında
yayınlanan Red Kit’i kaçırmamak için uyanır uyanmaz televizyon açılır,
ilerleyen vakitler temizlik, banyo ve haftaya hazırlık için değerlendirilir,
akşamları film ya da dizi izlenip erken yatılırdı.
Şimdiki gibi sezonluk dizilerin bölümleri arka arkaya
izlenmez, Bizimkiler, Perihan Abla, Kaynanalar, Kuruntu Ailesi, Uzaylı Zekiye
gibi farklı zamanlara ait popüler dizilerin bir sonraki bölümleri zevkle
beklenirdi. Zaman değişti, biz değiştik, etkinlikler değişti ama iyi ya da kötü
hiç biri, adı “geçmiş” olsa da geçmedi, eğitti, öğretti, şimdiki bize katkı
için birikti.
Tüm katkılar için sonsuz teşekkür. Sağlıcakla kalın.