SON DAKİKA
SON DAKİKA


İyi ki geldin, hoş geldin
25.12.2021

En uzun gece, 21 Aralık. Bu tarihin çok daha büyük bir anlamı var artık benim için. Hayvanları uzaktan ve dokunmadan sevebilen, biraz ürken, biraz korkan, titizliği ile tanınan Ebru’nun dönüşüm hikayesinin başladığı tarih. Soğuk ve yağmurlu bir kış akşamında henüz 1.5-2 aylık olan minik bir bebeğin(kedicik) ısınmak için balıkçı barınaklarına girmesiyle başlayan bu hikayenin üzerinden tam 1 yıl geçti. Minik yavruyu ısıtıp yedirdikten sonra soğuğa, yağmura bırakmaya gönlümün razı olmaması ile nasıl bakılır, onun için iyi olur mu, yapabilir miyim, evde mümkün mü arasında gidip gelen düşüncelerimde son kararı, kucağımda uyuyup kalarak yine o minik verdi. Barınaklardaki mangallarda yandığını düşündüğüm yaralı ağzı-burnu, çamur içindeki ayakları bile onun sevimli halini maskeleyemedi. Hani kanı kaynamak diye bir duygudan bahsedilir ya, sanırım hissettiğim yakınlığın tarifi buydu. Hemen yanımda duran, biraz önce çıkardığım hırkamın üzerinde onu arabamın ön koltuğuna oturttuğumda, yol boyu orada duracağını düşünecek kadar nasıl davranacağından da habersizdim. Tabii ki orada oturmadı, arabanın içi de onun için yabancıydı, ben de. Bir yandan yağmurda hareket eden silecekleri oyun zanneden miniği zapt etmeye, bir yandan yağmurun şiddetinden zor fark edilen yolu görmeye çalıştım ama zihnimi meşgul eden acaba onu annesinden mi ayırdım düşüncesi hepsinden çok zorladı beni ve kafamdaki bin bir soru ile eve ulaştım.

O bana yabancıydı, ben de ona, o şaşkındı, ben ondan şaşkın. Sadece çamurlu ayaklarını yıkadım, onu bir örtüye sardım ve yanıma aldım. Şimdi düşündüğümde buna inanmakta güçlük çeksem de böyle yaptım. Bu cümlelerin ne demek olduğunu yalnızca beni iyi tanıyanlar bilir. Sanırım annesini aradı, ağladı, emmek istedi. Yanlış yaptığımı düşünüp ertesi sabah onu annesine kavuşturmak için barınaklara vermek üzere teslim ettiğimde gün boyu ne yiyecek, annesini bulabilecek mi, bu soğukta nerede kalacak, köpekler ona zarar verecek mi diye düşündüm ve akşam kendimi barınaklarda buldum. Aradım, taradım, bekledim ama bu kez gelmedi. Oradakilere miniği görünce aramalarını rica ettim. Hava karardı, ümidim kalmadı. Bir kaç saat sonra gelen bir telefon, deniz kenarındaki bir kayığın altına üşüyerek sokulmuş minikten bahsedince sevinçten ne yapacağımı şaşırdım. Yanık burnu kolay tanınmasını sağlamıştı. Tekrar kollarıma aldığımda üşümüştü, açtı. Kollarıma alış o alış, 21 Aralık’ta tam 1 yıl oldu. Bu sabah uyanıp ona sarıldığımda bana kattıklarını düşündüm derin derin. Kedi deyip geçmeyin, çok şey öğrendim ondan. Sabah uyanınca bir süre yatakta kalmayı ve tüm vücudu esnetmeyi, istemediğim bir şeyi yapmamayı, olmak istemediğim yerde bulunmamayı, doyunca en sevdiğim şey olsa bile yememeyi, uykum gelince direnmemeyi ve sevginin olmazları olur yaptığını ben Badem’den öğrendim. En uzun gecede geldin Badem’im, iyi ki geldin, hoş geldin. Ben seni değil, sen beni seçtin.

Birlikte güzel bir ömür nasip olsun bize canım kızım. Şimdi Badem kucağımda, ben onun sırtını sıvazlıyorum, o benim ruhumu. O burada ama sokaklarda Badem gibi binlerce can var. Bu soğukta sığınacak yuvası olmayan, bir parça yiyeceğe muhtaç yaşama tutunmaya çalışan minik yüreklere sizlerde kapılarınızı açmayı düşünmez misiniz? İnanın ben yaptıysam, herkes yapabilir. Eğer bu mümkün değilse de, barınmak için suya dayanıklı yuva sağlamak ve belirli yerlere kuru mama bırakmak en azından bu zor kış günlerinde yaşama tutunmalarını kolaylaştıracaktır. Onlar da can taşıyor, onlar da üşüyor, onlar da acıkıyor, tıpkı bizler gibi.

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap