SON DAKİKA
SON DAKİKA


Nöbette bayram sabahı..
3.08.2020

Merhabalar,

Bayramdaki bir nöbetin sabahındayım şimdi. Bayramın tatil kısmı, biz sağlık çalışanları ve bizler gibi nöbet usulü çalışanlar için pek de bir anlam ifade etmez, biz sadece bayram kısmıyla ilgileniriz. Hatta uzayan bayram tatilleri iş yoğunluğumuzu daha da arttırdığından, bayramın kısa tatilli olanını severiz. Bu kez de yine değişen bir şey olmadı benim için. Bayram seyran farketmeyen nöbetlerden birisinde daha susmayan telefonlar, yatan hastalar, tedavi düzenlemeleri derken ne zaman bu vakit oldu anlamadım. Gün nasıl geçti, ne zaman geceye ulaştı, gece sabahla nasıl buluştu farkedemedim bile. Sabah ama hava henüz aydınlanmadı. Biraz nefes almak için açtığım pencereden gelen o ferahlık ve kuşların erken başlayan mesaisi ile şükredecek ne kadar çok sebep var diye düşündüm yine. Yoğunluk ve yorgunluk olsa da pencereyi açabilmek ve o ferahlık dolu nefesi iliklerime kadar hissedebilmek, şu an hasta olarak değil de hekim olarak burada bulunabilmek, bir cana dahi olsa faydalı olabilmek şükretmek için en geçerli nedenlerden değil mi ki zaten? Sabahın bu duyguları hissettiren güzelliğini kaçırmamış olmak bile ne büyük lütuf. Uykusuzluktan ağırlaştığını hissettiğim göz kapaklarımın bu temiz ve serin hava ile açılması, kuşların cıvıltıları ile verdikleri enerji ve sessizliğin oluşturduğu huzur da, sabahın bana jesti olmalı. Dedim ya, şükredecek o kadar çok sebebimiz var ki? Hayat döngüsü içinde pek çoğunu göremiyoruz bile.

Farkında olmadan aldığımız ve yine farkında olmadan verdiğimiz her nefesin kıymetli olduğunu da hatırlatıyor bazen bir nöbet. Solunum sıkıntısı olduğu için servisten yoğun bakım ünitesine verdiğimiz bir hasta ile bir kez daha her nefes anlam kazanıyor gözümde. Aslında hep biliyoruz elbette ki bunları ama hayat koşturmacası içinde ya unutuyoruz, ya atlıyoruz ya da yok sayıyoruz. Bazen ufak hatırlatmalarla kendimize gelsek de, bu da çok uzun sürmüyor. Belki de insan olarak var olmanın gereği de bu, unutmak. Yoksa hayat ne zor olurdu kim bilir?

Vakit ilerledikçe hava biraz daha aydınlanıyor ve gökyüzünün o muhteşem görüntüsü ile yemyeşil doğanın güzelliği ortaya çıkıyor. Zifiri karanlık önce alacakaranlığa, alacakaranlık da aydınlığa bırakıyor yerini. Tıpkı hayat gibi.. Karanlık ve zor vakitler yerini önce alacakaranlığa, sonra da aydınlık ve kolaylığa bırakmaz mı hep? Her zorluktan sonra bir kolaylık mutlaka yok mu? Yoğun geçen ve yorulduğum bir nöbetin sabah saatlerine ulaşmasıyla bitmesi ve zorluğun sona ermesi de hayatın ufak bir kesiti gibi.

Güneşin ilk ışıklarının yaşam enerjisini arttırdığını düşünürken bir telefonla dağılıyor tüm düşünceler ve gerçekler hatırlatılıyor yeniden. Hastalar, takipler, tedaviler derken artık bir nöbetin daha bittiğini hatırlatıyor zaman. Dün sabah dinlenmiş geldiğim hastaneden bu sabah yorgun ayrılırken, bir sonraki bayram ve nöbet için “ya kısmet” diyorum, hayatın her alanındaki belirsizlikler gibi.

Yoğun bir nöbetten çıkan hekim gözüyle bakarken bu güne, bir de bunun hasta ve hasta yakını gözüyle olan kısmını da düşünüyor, şifa ve kolaylıklar diliyorum tüm hastalarımıza.

Bir nöbet sabahında içimden dökülenlerle merhaba diyerek başladım, bayram tadında bir ömür dileğiyle de sağlıcakla kalın diyorum.

İyi bayramlar..

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap